3. Bölüm Zeus'un Kılıcı

4.4K 318 23
                                    

Gördüğüm hayalin etkisi ile boş boş etrafıma bakındım. Benim gibi adı söylenmiş olanların öne çıktıklarını gördüm. Hemen yanımda olan Ardelis sayesinde de kendime geldim ve onun çekiştirmesi ile bende onunla birlikte öne çıktım.  Yaklaşık iki yüz kişinin hemen bir sıra önünde sahnenin ise altındaydık.

"Sizler özel yetenekleri olan askerlersiniz. Ve başarılarınıza göre unvanlar alacaksınız. Şimdi arkanızı dönün ve belki de 1 ay sonra emrinizde olacak askerlere bakın." Tertia'nın verdiği emir ile dördümüz de aynı anda arkamızı döndük. O bahsettiğim iki yüz kişiye bakıyorduk şu an.

"Hepiniz fark ettiniz mi bilmiyorum. Ancak tamamınız inançlı, yani olimpos tanrılarına inananlarsınız. Onlar hakkında her efsaneyi bilen askerlersiniz. Dünya tarihinde bir efsane de ve bir dizi de yada filmlerde gördüğünüz, bildiğiniz gibi değildir. Efsanelerden birinde tüm olimpos tanrıları Ares'e karşı savaşıp mağlup düşmüşler ve Ares'in ateşkes şartı olarak dünyadan ellerini ayaklarını çekmişler. Bir diğer efsanede ise Ares bütün tanrıları tek tek öldürmüştü. Daha niceleri var. Ancak hepsi yalnış. Tek gerçek olan ise Ares ile olan savaştır. Evet Truva savaşı gerçektir. Ve yine evet... Ares geri kalan tüm tanrılar ile savaşmıştır. Ancak Zeus'un tam kaybedecekleri sırada attığı şimşek gidişatı değiştirmiştir." dedi Tertia. Onu sessizce ve hayretle izleyen askerlere sahnede volta atarak anlatmaya devam etti.

"Tanrılar yıllarca kendi aralarında savaştılar. Bu sırada insanlık onları ziyaret etmeyen, dualarına ve adaklarına karşılık vermeyen tanrılarını bırakıp unutmuş ve yeni tanrılara inanmaya başlamıştır. Onları unutmayan yeryüzünde bulunan tek kara parçası Gümüş imparatorluktur." askerlere bakınıp tekrar devam etti.

"Zeus işe yaramaz oğlu ile savaşırken oldukça zorlanmıştır. Evet o tanrıların kralı olabilir ancak Ares de savaş tanrısıdır. Gücüne karşı durmak oldukça zordur. Ares'i sadece mantığı ile yenebileceğini görüp onun daha da öfkelenmesini sağlamaya çalışmıştır. Çünkü Ares öfkenin ve hırsında tanrısıdır. Saatlerce süren uğraşın sonunda Ares bir anlık boşluğu ile Zeus'un fırlattığı, kendisine doğru gelen şimşeği fark edemeyip yenilmişti. Ama elinden fırlayan kılıç ise Zeus'a denk gelmiş ve küçük de olsa bir yara almasına, tanrı kanının akmasına sebep olmuştur. Tek kanayan Zeus değildi elbette. 12 olimposlu da yaralanmıştı. Ve o kudretli yüce kanları akmıştı. Bir efsaneye göre Zeus olimposun kanlı halini temizlemek için yağmur yağdırmış ve tüm tanrıların, tanrı çocuklarının kanını sarayından temizlemişti. Ancak yorgun düştüğü için akan kanla karışık yağmur sularının aktığı yeri kontrol edememiştir. Kanla karışık o yağmur suyu Gümüş imparatorluğa düşmüştür. Bir üzüm bağının üzerine. Yine söylentilere göre bu kanlı suyla beslenen üzümlerden şarap yapılmış. Yapılan şarapların ise akıbeti hakkında kimse bir bilgiye sahip değildir." Anlattıklarını salondaki her asker dikkatle ve hayretle dinlerken Tertia bir kaç yudum su içtikten sonra anlatmaya devam etti.

"Tanrılar iyileştikten ve Olimposu toparladıktan sonra yeryüzüne odaklandılar. Ancak yeryüzünde onlara tapan, inanan kimse kalmamıştı. Tapınakları kendi hallerine bırakılmış, yıkılmış ve bakımsız kalmıştı. Bir tek Gümüş imparatorluk. Bir tek Gümüş imparatorluk on iki olimposluya inanmaya devam etmişti. Bunun üzerine on iki olimposlu Gümüş imparatorluğu koruma altına almak istemişti. Zaten sınırları dışına karışmayan bir politika izliyordur Gümüş imparatorluk. Yapılan savaşlara katılmıyor, destek vermiyor ve sadece kendi sınırlarını koruyordu. Dünyanın tarih sahnesinden silinmesi, bulunduğu bölgenin ve üzerine kurulduğu adanın aynı amazon kadınlarına yapıldığı gibi gizlenmesi çok da göze batacak bir olay değildi. Bunun için Zeus Gümüş imparatorluğun bulunduğu denizin ortasındaki adanın on kilometrelik çevresine dışarıdan bakıldığında belli olmayan ama içeriden baktığınızda gümüş renkte olan saydam bir duvarla kaplamıştı. Ne havadan ne de sudan isteyen girebilirdi. Tek bir giriş kapısı vardı. Kapının bekçisinin izni olmadan ne dışarı çıkabilirdiniz, ne de içeri girebilirdiniz. Kaçak olarak giremezsiniz, saydam duvarın içinden geçer Gümüş imparatorluğu görmeden diğer sınırın bitişinde bulurdunuz kendinizi. Bu sadece bir saniye içerinde gerçekleşir. Kara bir bulutun içine girip çıkmanız gibi olur. Denizden ise Poseidon'un bekçileri, deniz hayvanları izin vermez girmenize. Kısacası Gümüş Bekçi'nin onay vermediği hiç kimse ne Gümüş diyara girebilir nede çıkabilir." Sindirmesi için askerlere baktıktan sonra derin bir nefes alıp yine devam etti.

Gümüş Kraliçe (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin