"Ama o senin baban değil."
Bu cümle beynimde dönerken soğukkanlılık ile anneme baktım. Anlatacak bir şeyi olmalıydı. Ki olduğu da belliydi. Tahminlerim ve Lanetli'in söyledikleri doğru çıkıyordu. 'Gücünün tek kaynağı baban.' demişti Lanetli. Sandığımın aksine Kara Büyücü babam değilse kimdi? Kimin gücü beni bu kadar güçlü yapmıştı. Ve kader... Neden onca insan varken beni bulmuştu?
Annem geçmişte yaşadıklarını anlatırken güvenli bölge dediğimiz Büyücü'nün büyü ile korumaya aldığı kütüphanede gözlerimi gezdiriyordum. En sevdiğim kütüphanelerden biriydi. Uzun uzun raflar ve binlerce kitap. Diyar dışından, diyardan... Binlercesi buradaydı... Uzun masanın etrafında dizilmiş annemin anlattıklarını dinliyorduk. Benim gözlerim annem dışında her yeri tek tek tarıyordu. Babamla olan tanışmasını, gizli görüşmelerini... Her şeyi anlattı. Annem anlatmayı bitirince gözlerine hiç bir anlam içermeyen bakışlarla baktım. Zihnim de sürekli aynı soru dönüyordu. 'Neden?'
"O adamın ihaneti yüzünden ne hale geldiğimi biliyorsun anne! Neden o zaman anlatmadın bana?" dedim. Sesim sinirli ama gözlerim ve suratım ifadesizdi.
"Drag yani baban eğer evlenir ve bir veliaht sahibi olursak tanrıların öfkesinin hep üstümüzde olacağını ve ailemizin hiç bir şekilde güvende olmayacağını söyledi. Babam Kral Robert'ın ölümünden Zeus'u sorumlu tuttu ve benden uzaklaştı. O zaman sana hamile olduğumu söyleyemedim Drag'a . Babamın ölümünün ve Drag'ın beni terk edişinin ardından kardeşim Prens Kyanos John ile tanışmamı sağladı. Tanışmamızın ardından daha iki gün bile geçmemişken evliliğimizi ilan edip beni tahta çıkarttı. Seni korumak adına tanrılara adaklar sundum..." hıçkırığı bölerken söylediklerini gözlerinden bir iki damla yaş damladı.
"Buradaki isyanı anlatırdım hep sana. Hani hep erken doğmana sebep olduğunu düşündüğün. Sen erken doğmadın. Buradaki isyanı bahane ettim. Üzüntümden seni erken doğurduğumu düşündü herkes. Erken doğduğunu söylemem ve isyanın üstüne gelmesi senin gerçek babanı korumam açısından çok iyi oldu. Ben sen güvende ol diye annemin ve babamın katillerine yıllarca hizmet ettim, adaklar adadım, dua ettim Maya!" dedi annem gözyaşları içerisinde.
"O tanrılar işte şu anda bu durumda olmamızın sebebi anne!" dedim öfkeme yenik düşerek. Annem ise ağlamaya devam ediyordu.
"Askerlere Ares'e dua etmeyin, çiftçilere Zeus'a yağmur için yalvarmayın, yanınızda olması için Gaia'ya dua edin diyoruz." dedi Adam. Benim aksime oldukça sakindi. Annem Adam'ın söyledikleri ile hıçkırıklarını durdurdu.
"Bana, bize Gaia'ya tapmamızı anlatan ve öğreten sendin anne." dedim bende sakinleşen sesimle.
"Çünkü Gaia senin gerçek babanı biliyordu." dedi annemde. Sesi kırgındı.
"Anne. Ben bu savaşta en ön plandayım. Ve benim tanrılara ihtiyacım yok. Gaia'ya bile yok. Savaş sırasında bir tek güce ihtiyacım var. Askerlerimin, komutanlarımın, ejderhalarımın ve kendi gücüme ihtiyacım var anne. Gaia'ya savaş sonrasında ihtiyacım var. Diyarı yeniden şekillendirmek için ona ve onun gücüne ihtiyacım var." dedim. Toprak kokusu burnuma dolarken etrafıma bakındım.
"Bende bu durumun farkındayım Gümüş Kraliçe. Olimposta farkına varmaya başlıyor." diye kütüphanenin kapalı kapısının önünde belirdi Gaia. En son görüşmemizden bu yana daha da gençleşmiş gibiydi.
"Evet. Sayenizde halk bana daha çok dua eder oldu. Gençleştim ve güçlendim." diyerek beni doğruladı.
"Mia geliyor." dedi Büyücü. O konuşmalara katılmak yerine dinlemeyi ve kütüphane dışında olanları takip etmeyi tercih etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Kraliçe (ASKIDA)
Fantasy"Tanrılar hükmü verecek ve hakkı olan, seçilmiş olan kraliçeliğe gelecek. O zaman Gümüş diyara, karanlığa batmış olan bu diyara aydınlık gelecek. Gümüş İmparatorluğunu yıkan hükümdarlar cezalandırılacak, imparatorluk yeniden bir araya gelecek ve 12...