"Neler oldu anlatmak ister misin?" Sordu Jennie. Sehun yemeğini yemeye devam etti bir süre. Jong In'in büyük babasıyla ilgilenen hemşire benim. Ayrıca bugün hastaneye Jong In geldi. Biraz konuştuk. Büyük babası onunla ilgili birçok şeyi anlattı bana. Molam haricinde hiç duramadım. Sürekli bir yerde bir şeyler yaptım. Yorucuydu yani." Söyledi Sehun. Yemeğinin yarısına gelmişti bile. "Jong In iyi birisi mi?" Jennie çekinerek sorduğunda Sehun sessiz kalmayı tercih etti. Daha çok yakınlaşmamışlardı. Normal olarak çok da konuşmamışlardı.
"Evleneceğin için pişman mısın? Veya korkuyor musun?" Jennie ardı arkası kesilmeyen sorularını sormaya devam ederken Sehun yemeğini yemeye devam ediyordu. "Pişman değilim. Babam için yapıyorum sonuçta. Ama korkuyorum evet. Halüsinasyon gördüğü zaman bana zarar verip vermeyeceğinden emin olamıyorum. Veya aramız iyi olacak mı? Bana yanlış bir şey yapacak mı merak ediyorum." söyledikten sonra tabağında kalan suyu kaşığıyla içmeye başladı. "Korkmamaya çalış. Sana hiçbir şey yapamaz. Senin de elin armut toplamıyor. Sana vurmaya kalkarsa sen de vurursun. Bu kadar basit." Jennie elini yumruk yapıp gülümsedi. Sehun kardeşinin sevimli hareketine karşılık olarak sırıttı.
Tabaktaki su bittiğinde tabağı tezgahın üstüne bıraktı. "Ben yatacağım. İyi geceler Jennie." Söyledi. Odasına girdiği gibi kendine yatağına atıp uykunun kollarına bıraktı.
***
Çalan alarmla uyandı Sehun. Bu sefer daha erken saate kurduğu için alarmı, geç kalma gibi bir durumu yoktu. Kalkıp saçlarını karıştırdı. Dün gece duş aldığı için tekrar duş almasına gerek yoktu. Dolabından mavi kot pantolonunu ve beyaz kısa kollu tişörtünü çıkartıp yatağa bıraktı. Uzun zamandır yüzüne düzgün bakım yapmadığı için ufak tefek sivilceler çıkmıştı. Lanet ederek üstündeki eşofmanla tişörtü çıkarttı. Yatağın üstüne koyduklarını üstüne geçirip banyoya ilerledi.
Dişlerini fırçaladıktan sonra Jennie'nin yüzü için kullandığı nemlendiriciden biraz alıp yüzüne yaydı. Sivilcelerin geçmesi için dua ediyordu. Banyodan çıkıp kendi odasına geçti. Tekrar odasına döndükten sonra dün çalışma masasının yanına attığı çantasını aldı. Saçlarını aynaya bakarak düzgün bir şekle soktu. Son olarak telefon ve kulaklığını alarak evden çıktı Sehun.
Otobüs durağında dikilmek yerine boş olan oturma kısmına oturdu. Daha çok erken olduğu için çok fazla kişi yoktu etrafta. Sadece işe giden kişiler ve arabalar vardı. Şehir bu saatlerde çok iyiydi. Gereksiz gürültüler yoktu. Kulaklığını takıp müziklere girdi. Adele'in şarkılarını dinlemeyi seviyordu. İlk gelen şarkısına tıklayıp dinlemeye başladı.
Otobüs çok sürmeden geldiğinde beklemediği için kalkıp dans etmek istedi. Arkalardaki koltuklardan birine oturdu. Yine caddeler gibi otobüs de boştu. Şarkı çalmaya devam ederken otobüs hızlandı. Uzun bir yolculuğun ardından otobüs hastanenin önüne geldiğinde Sehun kendini dışarı attı. Oturmaktan her yeri uyuşmuştu. Hızlı adımlarla hastaneye girip herkese sırayla selam vererek üstünü değiştirmek için dolaplarının olduğu odaya girdi. Hızla üstündeki kıyafetleri çantasındaki kıyafetlerle değiştirip çantasını dolabına kilitledi. Telefonunu titreşime aldıktan sonra her sabah yaptığını yapmak için odaların olduğu kısma yöneldi.
***
Sehun çok yorucu geçmeyen iki saatin ardından Kyungsoo'nun yanına gitmeye karar verdi. Asansöre yöneldiğinde telefonuna gelen mesajla cebinden çıkardı.
"Kimden: Bayan Lee
Mesaj: Özel hasta olan Bay Kim'in serumu takılacak Sehun. Sana bırakıyorum. Ben hastaneye geç geleceğim. Sana söylememişlerdir diye söyleyeyim dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofren
FanfictionSehun, oldukça sakin, düzenli ve bir o kadar da iyi kalpli biriydi. Ailesi onu her zaman en iyi şekilde büyütmüş, elinden gelen her şeyi yapmıştı. Maddi durumları çok kötü değildi. Babası normal bir şirkette sekreterlik yapıyordu. Annesi de kendi ta...