Jong In büyük babasının dediği saatte uyandı. Sabahın bu saatinde ne yapacaklarını gerçekten merak ediyorlardı. Arabaya bindiklerinde büyük babasının demesini beklemeden kemerini taktı Jong In. "Nereye gidiyoruz büyük baba?" yola odaklandığında sordu. Şoför onları bildiği adrese götürmek için arabayı çalıştırdı. "Hastaneye gidiyoruz Jong In." söyledi büyük baba. Sehun ile görüşmek için gittiklerini söylemek istemiyordu. Bay Kim, Sehun'a, Jong In'in gördüğü halüsinasyon ve rüyaları anlatmıştı. Sehun'u şaşırtan tek şey içinde kendinin de bulunuyor olmasıydı.
Daha önce hiç karşılaşmamışlardı. Bunun nasıl gerçekleştiğini merak ediyordu. Bitmek bilmeyen yolun ardından geldiklerinde Jong In oturmaktan kurtulduğu için mutluydu. Dışarıdan bakıldığında kesinlikle şizofren olduğunu anlayamazdı kimse. Pembe saçlarını düzeltti Jong In. Uzun zamandır pembe saç kullanıyordu fakat yanlış giden bir şeylerin olduğunu bu saçları da kanıtlıyordu. Sehun'un yanındayken saçları kahverengiydi Jong In'in. Çok iyi hatırlıyordu.
(Y/N: Hatırlayın bu resmi asdasda)
Hastanenin kapısından girdiklerinde üzerinde hissettiği bakışlarla rahatsız hissetti Jong In. Etraftaki hemşireler, görevliler ve hatta tedavi için gelenler bile tip tip bakıyordu. Utandığını hissetti Jong In. Bu kadar ilgiye kesinlikle alışamamıştı. Boş olan koltuklara büyük babasıyla birlikte oturdular. Etraftaki bakışları unutmak için cebindeki telefonunu çıkartıp sırasıyla mesajlarına cevap verdi. Hemen ardından Instagram'a girdi. Sehun ile vakit geçirirken paylaştığı resimleri yoktu. Takip ettiği kişilere ve takipçilerine baktı sırasıyla. 'Oohsehun' kullanıcı adında hiç kimseyi takip etmiyordu. Öyle biri de Jong In'i takip etmiyordu.
Telefonu elinde sıkmaya başladığında büyük babası uzanıp telefonu çekti elinden. "Jong In iyi misin?" sordu büyük babası. Zorlukla gülümseyerek onayladı. Geçen dakikaların ardından Jong In'in ismi televizyona yansıdığında ayaklandı. "Sen gelecek misin büyük baba?" Sordu. Gelmeyeceğini biliyordu fakat yine de sormuştu. Büyük babası başını sallayarak reddettiğinde dönüp kapıyı çaldı. İçeri girip kapıyı kapadıktan sonra doktora döndüğünde afalladı.
"S-Sehun..." sesi sonlara doğru artık çıkmamıştı bile. Sehun kaşlarını çatıp karşısındaki genci süzdü. Hiç de babasının anlattığı gibi biri durmuyordu. "Gel otur." Söyledi. Hastalarına karşı her ne kadar soğukkanlı olsa da karşısındaki genç onun ilgisini gerçekten çekmişti. Jong In onun dediğine itaat edip oturdu koltuğa. "Babanın anlattığına göre bir rüya görmüşsün. İçinde benim de olduğum bir rüya." söyledi Sehun. Jong In yine sinirleniyordu. Etrafındaki herkes rüya diyordu.
"Gerçekten rüya mı?" mırıldandı Jong In. Sehun onu duymuştu fakat duymamış gibi davrandı. "Ne zamandan beri görüyorsun bu rüyayı?" sordu Sehun. Jong In verebilecek bir cevabı olmadığı için sustu. "Pekala bir kere de senin ağzından dinlemek istiyorum. Tam olarak neler yaşadın? Anlatabilir misin?" Sordu Sehun. Jong In emin olamasa da anlatmak zorundaydı. Karşısındaki doktorun yüzünü iyice inceledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofren
FanfictionSehun, oldukça sakin, düzenli ve bir o kadar da iyi kalpli biriydi. Ailesi onu her zaman en iyi şekilde büyütmüş, elinden gelen her şeyi yapmıştı. Maddi durumları çok kötü değildi. Babası normal bir şirkette sekreterlik yapıyordu. Annesi de kendi ta...