X

1.8K 124 11
                                    

Saat gece yarısına geldiğinde ikisi de yatak odasına ilerledi. Jong In hala neden asansörde aniden fenalaştığını anlatmamıştı ve Sehun bu yüzden meraktan çatlıyordu. İkisi de kendilerini yumuşak yatağın üstüne attığında istemsiz olarak gözleri kapandı. İkisi için de oldukça karışık bir gün olmuştu. Sehun yavaşça Jong In'e döndü. Öpüşmeleri ile ilgili hiçbir şey konuşmamışlardı. "Neden asansörde bayıldın?" Sehun dayanamayıp sordu.

Jong In bir süre durdu. O da Sehun gibi yan dönüp bakışlarını birleştirdi. Yarım saat içerisinde her şeyi anlattıktan sonra ikisi de sustu. Bir süre sadece birbirlerine baktılar. Hiçbir şey konuşmadılar. Sehun daha fazla merakına direnemeyeceğini anlayınca kaşlarını çattı. "Beni neden öptün Jong In?" sordu. Bir süre duraksadıktan sonra dudağını yaladı ve derin nefes aldı. "Gerçekten beni seviyor musun?" sordu yine. Jong In bakışlarını Sehun'un dudaklarına indirdi. Konuştukça hareket eden pembe dudaklarına...

"Evet... Yani sanırım evet. Bir süredir düşünüyorum. Sürekli senin yanında olmak istiyorum. Hayatımdaki yerine alışmışım. Senden uzağa gittiğim zaman özlüyorum."  Jong In duraksadı. Öyle miydi? "Sehun kafam şu sıralar çok karışık. Sadece emin olmak istiyorum. İki ayı geçmek üzere evliliğimiz. Birbirimizi illaki seveceğiz. Ve sanırım ben hoşlanmaya başladım Sehun."  Jong In söyledi. Uzanıp Sehun'un dudaklarına kapandı. Dudaklarına daha ilk seferde alışmıştı. Yokluğunu düşünemiyordu bile. 

Yavaşça bedenini Sehun'un bedeninin üstüne çıkarttı. Ağırlığını vermeden karnı ve kasıkları arasında bir yere oturup öpmeye devam etti. Yavaşça, hiç acele etmeden dudaklarını dans ettiriyordu. Birkaç saniye ayrılıp gözlerini Sehun'un gözlerine kenetledi. "İstiyor musun Sehun?" sordu Jong In. Sesi çok davetkar çıkmıştı. Sehun kabul etmek istese de hala Jong In'e karşı herhangi bir hissi olmadığı için onu üzmek istemiyordu. 

"Şimdi olmaz Jong In. Daha erken." Sehun onu reddettikten sonra yüzüne bakamayacağını bildiği için arkasına dönüp kendini uyumaya zorladı. 

***

"Sehun uyan. İşe geç kalacaksın." Jong In, Sehun'u uyandırmak için sarstı. Dün geceden sonra Jong In bir süre düşünüp uyuya kalmıştı. Sehun artık evlilikten sonra gelen alışkanlıkla Jong In'in seslenmesine alışıp gözlerini araladı. "Tamam uyandım." Mırıldandıktan sonra yatakta oturur pozisyona geçti. Jong In'in yüzüne bakamıyordu. Dün onun yüzünde gördüğü hayal kırıklığından sonra üzülmüştü. 

Sehun daha fazla oyalanmak istemediği için kalkıp hızlıca duş aldı. Hemen ardından hazırlanıp telefonu ve kulaklığını kontrol ettikten sonra kapıya ilerledi. "Arabanın önünde bekle geleceğim ben!" Jong In odadan bağırdı. Sehun'un gerilmesinin tek sebebi bir saate yakın bir süre onunla tek başına arabada bulunacaktı. Konuşacak yüzü yoktu. 

Jong In'in dediğini dinleyip asansörle garaja indi. Beş dakikalık beklemenin ardından Jong In de yanına geldiğinde arabaya bindiler. Yarım saati sessizce atlattıklarında Jong In sıkıntıyla iç çekti. "Sehun sen de ehliyet alsana?" Soru sorar gibi önerdiğinde Sehun korkuyla sıçradı yerinde. Çok ani gelmişti soru. Kafası çok doluydu. "Şu sıralar alabileceğimi sanmıyorum. Bir de bu gece eve gelmeyeceğim, işte olacağım haberin olsun." Sehun söyledi. 

Jong In bundan nefret ediyordu işte. İşe gidip gelmediği geceler onu özlüyordu. Bunu son zamanlarda hissetmeye başlamıştı. "Sehun ben özür dilerim." Jong In söylediğinde Sehun daha da gerildi oturduğu yerde. "Bir hata yapmadın Jong In. Hatalı olan benim. Özür dilerim ama gerçekten üzmek istemiyorum. Sanırım bir süre en iyisi bu olur." Sehun söyledi. Gerçekler acıtıyordu kalbini Jong In'in. Eskisi kadar sık halüsinasyon görmüyordu fakat arada geldiğinde ağır geliyordu. 

ŞizofrenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin