Y/N: Normalde iki gün geçmedi fakat yayınlamak istedim. İyi okumalar yazım yanlışı varsa özür dilerim.
Jong In sabah kalkıp işe gitmek için hazırlanmaya başladı. Tanrı Kyungsoo'dan ve onun gazabından korusun diye sabaha kadar dua etmişti. Sehun'u da kaldırdığında ikisi de uykusuz olmalarına rağmen kalkabilmişlerdi. Eş zamanlı olarak hazırlanıp çıktıklarında garajda ayrılmak zorunda kaldılar. Kyungsoo hala uyuyor olmalı ki evde gezinen bir fare yoktu.
***
Jong In artık çıkmak için dakikalarını sayıyordu. Uyumak istiyordu. Tüm gece uyumayınca sabaha karşı uyumuştu fakat iki saatlik uyku yetmemişti. YiFan, Jong In'i odasına çağırdığında zorlukla kalktı yerinden. Yavaş adımlarla odasından çıkıp karşıdaki odaya ilerledi. Koridordaki herkes ona tuhaf bakışlar atıyordu. Büyük kapıyı çalma gereği duymadan içeri girdi. "Efendim." Masaya yaklaşırken söyledi.
YiFan sinirli gözüküyordu. "Jong In bir daha kesinlikle işe uykusuz gelme. Senin götünü toplayamam bir daha. Bu ilkti. Uyarımı umarım dikkate alırsın." Söyledi. Jong In özür dileyerek odadan çıktı. Çıkış vakti geldiği için odasından sadece çantasını alıp çıktı. Arkasından kapıyı kilitleyip asansöre bindi.
Arabada kaza yapmamayı umarak yola çıktı. Uykusuzluğun verdiği zorlukla eve vardığında kazasız bir şekilde varabildiği için mutluydu. Arabasını park ettikten sonra eve girdi. Burnuna dolan yemek kokuları her ne kadar acıktığını belli etse de yorgunluktan ölüyordu. Salondan gelen gülüşmeleri takip edip salona girdi. "Ben geldim." Söylediğinde ikisinin de bakışları karşılarında ruh gibi dikilen Jong In'e döndü.
"Jong In de geldiğine göre masaya geçelim." Kyungsoo aceleyle söyleyip Sehun' u kolundan kaldırıp mutfağa koştu. Jong In de onları takip etti. Yemek yeyip yatacaktı. Sehun yemekleri koyduktan sonra elindeki bıçakla aniden geri döndü. Jong In'in yerdeki çantasına takılıp dengesini kaybettiğinde Jong In'in tek hatırlayabildiği kucağında kanlar içerisinde ölmek üzere olan Sehun oldu.
****
"Jong In iyi misin?" Büyük babasının sesi kulaklarına dolduğunda gözlerini aralayıp oturur pozisyona geçti. Ter içerisinde kalmıştı. "Büyük baba Sehun nerede? Bana Sehun'u getirin." Jong In dolan gözlerini umursamayıp büyük babasının ellerini elleri arasına aldı. "Sehun kim Jong In?" Büyük babası şaşkınlıkla sordu.
Jong In bir dün geceden beri sayıklayıp tuhaf sesler çıkardığı için Bay Kim endişelenip büyük babasını yollamıştı yanına. "Büyük baba Sehun nerede? Onunla evliyim ben. Bana eşimi getirin. Yanlışlıkla kaza geçirdi büyük baba. O iyi mi?" Jong In ağlamaya başlarken sordu. Büyük babası kaşlarını çattı. Gerçekten Jong In'in durumu kötüleşmişti.
"Tamam sen uyu şimdi. Yarın Sehun'u getireceğiz sana. O iyi." Büyük baba yalandan gülümsemesiyle zorla söyledi. Jong In onun sözünü dinleyip kalktığı yere geri yattı. Büyük babası onun uyuduğundan emin olduktan sonra odadan çıkıp Bay Kim'in odasına yöneldi.
Kapıyı çalıp içeri girdiğinde kaşlarını çatmış bilgisayarıyla ilgilenen Bay Kim ile karşılaştı. "Jong In'in durumu çok kötü. Onu acilen yeni ve mesleğinde iyi bir psikoloğa götürmelisin." Büyük baba söylediğinde Bay Kim kaşlarını çattı. "Ne oldu ki? Aniden durumu niye kötüleşti? Açık konuş baba." Bay Kim otoriter sesiyle konuştuğunda büyük baba sinirini saklamaya çalıştı. Bu kadar umursamaz oluşu her zaman sinirlendirmişti onu.
"Rüyasından uyandığında ter içindeydi. Ne olduğunu sormama fırsat bile vermeden Sehun diye birini sordu. O nasıl kaza geçirdi falan dedi. Onunla evliymiş sanırım. Ağlıyordu. Gördüğü rüya onu oldukça etkilemiş sanırım." Büyük baba söylediğinde Bay Kim bir süre duraksadı. Sehun'u biliyordu. Jong In'i ara sıra götürdükleri hastanedeki psikologlardan bir diğeriydi. Daha önce hiç görmemiş veya konuşmamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofren
FanfictionSehun, oldukça sakin, düzenli ve bir o kadar da iyi kalpli biriydi. Ailesi onu her zaman en iyi şekilde büyütmüş, elinden gelen her şeyi yapmıştı. Maddi durumları çok kötü değildi. Babası normal bir şirkette sekreterlik yapıyordu. Annesi de kendi ta...