Yol boyunca annem hiç konuşmadı. Camdan dışarıyı, ifadesiz gözlerle seyrediyordu. Ya da seyrediyor gibi görünüyordu. Eve geldiğimizde kapının önünde toplanan ev çalışanlarıyla karşılaştık. Hepsinin gözleri farklı bakıyordu. Tuhaf bir şey olmuş gibiydi.Beren arabadan atlayıp koşar adımlarla giriş kapısına gitti. Ben de onu takip ettim.
"Şeb-i neler oluyor burda?"
Şebi'nin yanakları ıslanmıştı. Elinde bir mendil kapının önüne çökmüş halde ne yapacağını bilemez görünüyordu. Beren'in gözlerine bakıp başını yana doğru eğdi.
"Baban..."
"Babam mı?" Beren'in sesi fısıltı halinde çıkıyordu. "Ne oldu babama?"
"Kızım baban sizlere ömür."
Şeb-i ardından hıçkırıklara boğuldu. Beren bir yandan Şebi'ye bakarken bir yandan da eve çevirdi gözlerini. Ardından elini yüzüne götürdü. "Babama bişey oldu. Allahım ne olur ona birşey olmasın."
Kendi kendine dualar ederken kapıdan hızla geçip merdivenleri tırmandı ve babasının olduğu kata gelip kapının önünde bekledi. Ben de arkasından takip ettim. O sırada içerden bir adam çıktı.
"Salih amca! Babama bir şey olmadığını söyle."
"Adam başını iki yana sallayıp "Maalesef Beren. Onu kaybettik." dedi ve Beren'e sarıldı. "Başın sağolsun."
Beren hala sakinliğini koruyordu ve bu çok garip bir durumdu. Bildiğim kadarıyla babasına çok düşkündü ve babasının öldüğü haberi onu mahvedebilirdi. Kendini geri çekip adamın yüzüne baktı. "Onu görmek istiyorum."
Adam anladığım kadarıyla babasının doktoruydu. Başını iki yana salladı. "Bunu tavsiye etmem. Ama yine de sen bilirsin." dedi.
Beren kapının altın sarısı tokmağını tutup usulca çevirdi ve içeri girdi.
Bir süre sonra içerden çıkıp yüzüme baktı. Ardından bana sarılıp ağlamaya başladı. "Babam gitti Eylül. Artık hayatımda o yok."
Ağlamamak için kendimi tutuyordum ama kollarımda Beren'in narin vücudu ve mutsuz ruhuna karşılık daha fazla dayanamadım. Onunla birlikte ağlamaya başladım. Uzun bir süre öylece ağlaştıktan sonra aşağı inip kapının önüne çıktık. Annem ve Şebi'yi konuşurlarken bulduk. Beren, ağlamaktan halsiz düşmüş vücudunu kapının önüne koyulmuş sandalyelerden birine bıraktı.
Annem, beni görünce hızlı adımlarla yanıma yaklaştı. "Cevdet bey..." dedi.
"Evet anne. Beren'in babası ölmüş. Çok kötü bir durumda Beren."
Aklımdan onu bize götürmek geçti. Ev gittikçe kalabalıklaşıyor ve bu durum Beren'i daha kötü yapıyordu. Beren'in yanına gittim. "Bize gidelim. Hadi kalk!" dedim ve kolundan tutup kaldırdım. Hayır diyecek kadar bile hali kalmamıştı. Boş boş etrafa bakıyor bir yandan da ağlıyordu. Anneme bu durumdan bahsedip bir taksi çağırmasını söyledim.
Eve geldiğimizde Önce Beren'e birşeyler yedirmek istedim ama kabul etmedi. Bu durumda kim olsa yemek yemek istemezdi zaten. Ona bir sakinleştirici verip odama yatırdım. Aşağı indiğimde annemi mutfak masasında otururken buldum.
"Beren'in durumu iyi değil." dedim altıma bir sandalye çekip. "Bir süre bizde kalsın. Cenaze töreni yarın yapılacakmış."
"Tamam kızım."dedi annem. Cevdet Bey'den öğrenmek istediği şeyi öğrenememenin soru işaretleriyle bir kaç kere ağzını açtı ama hemen kelimelerini geri yuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOLEJLİ
Teen FictionAdım Eylül. Herkes gibi sıradan bir hayatım varken bir sınavla adrenalinin bana göre dibine vurduğumu düşünüyorum. Çünkü gerçekten çok sakin bir hayata sahiptim kolej hayatımdan önce. Ve bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Anlatmak anlatırken bazen g...