9

297 32 5
                                    


İki hafta sonra

Günlerin hızına yetişemiyordum. Bu okula geleli neredeyse üç hafta oluyordu. Ama bu üç hafta benim için üç sene gibi bir şeydi. Artık kendimi bir yabancı gibi görmek şurda dursun bu okulun bir parçası gibi hissediyordum. Bazı öğrenciler hala beni dışlama gayreti içerisindeydiler. Ama bazılarının eski ukala hallerinden eser kalmamıştı.

Bu süre içerisinde Burak'la okulda sık sık karşılaşıyorduk. Artık eskisi gibi bana uzaktan laf yetiştirmiyor sadece yeşil gözlerini üzerime dikip dakikalarca ifadesiz bakıyordu.

Her teneffüste ve her okul çıkışında mutlaka uzaktan yakından karşılaşmamız canımı sıksa da bir süre sonra alışmaya başlamıştım. Hatta bazı zamanlar onu göremediğimde, gözlerimle görüş alanımda bulunan her yeri tarayıp onu bulma çabamın olduğunu fark etmemle, bir yandan kendime kızıyor bir yandan yanaklarıma doğru yakıcı bir ısı yoğunluğu hissediyordum.

İki hafta boyunca bu tarz gelişmelerin dışındaki farklı bir kaç olay daha vuku buldu. Hocamın bana verdiği projenin araştırma safhasına başlamış, son bir kaç gündür zamanımın çoğunu labaratuvarda geçiriyor olmuştum. Arada bir Ali de bana yardıma geliyordu. Onunla muhabbet etmek aşırı keyifli olduğu için, kimi zaman da özellikle onu çağırıyor birlikte araştırma yapıyorduk.

Artık Ali'yle de Beren ile olan yakınlığa sahiptim. Herşey o kadar güzel gidiyordu ki hep böyle kalması için zamanı durdurma aleti icat etmek istediğim oluyordu. Aslında imkanım olsa ve gerçekten bir şekilde bu alet icat edilebilecek deseler gecemi gündüzüme katar, güzel anların hiç gitmemesi için bu aleti icat etmeye çalışırdım. Ama yüzyıllar da geçse böyle bir cihazın icat edilemeyeceğini biliyordum.

Projemle ilgili bir kaç kitaba ihtiyacım olduğu için kütüphaneye gitmek üzere sınıftan çıktığım sırada Ali'yle karşılaştım.

"Nereye böyle?" dedi.

" Kütüphaneye gidiyorum. Sen de gelsene."

"Tamam olur. İşim yok zaten." dedi ve birlikte yan binaya geçmek için merdivenlerden aşağı indik.

"Aradığın kitap ne?" dedi kitapları eliyle yoklayarak. "Ben de arayayım. Daha çabuk buluruz."

"Optik ile ilgili kitapları indirir misin?" dedim bulduğum bir kitabı karıştırırken. "Ben de bir iki tane buldum galiba."

Ali de rafların içinde kaybolmuşçasına istediğim kitapları bulmaya çalışıyordu.

Bir kaç dakika sonra kütüphanenin giriş katından ayak sesleri duyuldu. İkimiz de gözlerimizi kapıya çevirdik.

"Ooo demek yine kitaplara gönülmüş vaziyettesiniz." Burak elleri pantolonunun cebinde ağır adımlarla içeri girdi. "Hadi ama yapmayın! Siz ne anlarsınız kitap okumaktan."

Ali bir adım öne çıkıp "Yapma Burak. Git bak çok işimiz var." dedi.

"Vay! Kardeşime bak sen. Senin dilin çok uzamış. Nerden geliyor bu cesaret?" Ali'nin daha önce yapmadığı gibi Burak'a karşılık veriyor olması, Burak'ı çileden çıkarmışa benziyordu.

"Bak burak! Bulaşma!" diye yineledi Ali.

Ali'nin sıkıştığını anladığım an ben de devreye girdim.
"Git işine Burak. Ali'nin de dediği gibi bulaşma artık bize. Bizim yeterince işimiz var. Meşgul etme artık." Gerginlik çıkmasın diye elimden geldiğince sakin davranmaya çalıştım ama Burak rahat durmuyordu.

"Tabi gitmemi istersiniz. Günün ortasında, kitap okuyoruz ayağına, kütüphane köşelerinde..." Burak'ın bu iması Ali ve beni deliye döndürdü.

KOLEJLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin