Mert suskunluğunu korumaya devam ediyordu. Edeceği tek kelimenin, hepimizin Canını fazlasıyla sıkacağını biliyordu. Ama bu hali beni korkuttuğu için aynı suskunluk bende de hakimdi.O odanın içinde kaç saat oturduk bilmiyordum. Bir anda telefonumun meraklı çalışıyla irkildim.
Beren çığlık atar gibi garip sesler çıkararak benden olanları öğrenmek istiyordu ama uzun uzun anlatmak yerine özet geçtim. Israrla neredeysem gelmek istediğini söylüyordu. Ama onu da bu durumun içine çekmek çok bencilce bir davranış olabilirdi. Eğer adresi vermezsem telefonu kapatmayacağını söyleyince mecburen teslim oldum. Üstüne basa basa gizli tutmasını tembihledikten sonra telefonu kapatıp adresi yazdım. Ardından bana bakan meraklı gözlere çevirdim başımı.
"Beren geliyor." dedim Ali'ye dönerek. "Çok ısrar etti."
"Tamam. Ne yapalım, gelsin bakalım."Ben telefonu kapattıktan sonra Ali'nin telefonu çalmaya başladı. Başımı uzatıp ekrana baktığımda Burak'ın ismini gördüm.
"Efendim abi. Biz Keremin evindeyiz. Çocuğu buraya getirdik. Tamam görüşürüz."
"Burak geliyor."
Kerem gözlerini iri iri açarak kaşlarını kaldırdı. "Herkes burada olacak desene."
"Kusura bakma Kerem. Sana çok fazla rahatsızlık veriyoruz."
Ali'nin bu sözü Kerem'i açıklama yapmaya mecbur bırakmış gibiydi.
"Ya yok ne rahatsızlığı. Ben yalnızım zaten. Baksana fena mı oldu? Azıcık renk geldi hayatıma."
Ali ve ben mahcup bir gülümseme ile karşılık verdikten sonra Kerem ayağa kalktı. "Acıktık değil mi?"
"Yok benim canım hiçbir şey istemiyor." dedim. Ali de atıldı. "Ben de bir şey yemeyeceğim."
"Ama olmaz öyle. Herkes acıktı. Hemen aratıyorum bize birşeyler söylesinler dışardan. Pizzaya ne dersiniz? Sevmeyen yoktur herhalde."
Keremin ısrarlı teklifine tamam demek zorunda kaldık. Bir süre sonra kapı çaldı ve Beren heyecanla girdi içeri. Okuldan eve gitmiş kıyafetlerini değiştirmişti. Gözlerinde öyle meraklı bakışlar vardı ki, olan biten herşeyi o an, bir hamlede öğrenmek istiyor gibiydi.
"Eylül neler olmuş öyle. Bizim çocuklardan bişeyler duydum ama şaşkınlık içindeyim. Ben nasıl orada değildim.Bir şey yaptı mı sana? Bana nasıl haber vermiyorsun sen.?"
Sarılma anı bittikten sonra Beren'i oturttum koltuğa. "Bir dur lütfen. Seni arayacak vaktim yoktu. Şimdi anlatırım olan biteni bir rahatla."
"Şunun haline bak!"dedi öfkeli bir ses tonunda uyuyakalmış Mert'e bakarak. "Sana zarar mı vermek istedi. Ağzını burnunu dağıtmış Burak. Oh ellerine sağlık valla."
"Dur Beren öyle deme. Duyacak şimdi."
"Duyarsa duysun. Hatta bir kere daha söyleyeyim de duysun."
"Şimdi Burak da geliyormuş." dedim.
Beren gözlerini şaşkınlıkla açarak sustu ve arkasına yaslandı.
"Pizzalar geldi!"
Ellerinde pizza poşetleriyle merdivenlerin başında göründü. "Ben kurt gibi acıktım. Hadi yiyelim artık." dedi Kerem.
Genişçe mavi renkteki cam sehpanın etrafına yerleştikten sonra herkes kendine düşen pizzayı alıp yemeye koyuldu. Bir yandan gözüm Mert'in sessizce yatan bedenine gidiyordu. İçim, bundan sonra ne olacağına dair bir fikrim olmadığı için tarifi mümkün olmayan bir korkuyla dolmuştu. Sanki hayatım artık eskisi gibi normal olmayacak her adımımda bir muamma gizlenecek gibiydi. Lokmaları güçlükle boğazımdan aşağı ittirirken aklımda bu endişeli düşünceler dolaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOLEJLİ
Teen FictionAdım Eylül. Herkes gibi sıradan bir hayatım varken bir sınavla adrenalinin bana göre dibine vurduğumu düşünüyorum. Çünkü gerçekten çok sakin bir hayata sahiptim kolej hayatımdan önce. Ve bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Anlatmak anlatırken bazen g...