Annemin kapıyı çalmasıyla uykumdan uyandım."Kızım! Kalk hadi Eylül. Sofra hazır."
"Anne aç değilim hiç. Çok uykum var."
Her zaman yukardan topuz olan gri saçları şimdi kısacık kesilmiş kulaklarının arkasına yerleştirilmişti. Nasıl da fark etmemişim. Uykulu gözlerimi kocaman açıp ani bir hareketle dikleştirdim vücudumu.
"Senin saçlarına ne oldu böyle anne? Ne zaman kestin? Niye kestin?"
Annem ağır adımlarla yaklaşıp yatağın kenarına oturdu. "İki gün oldu kızım. Uğraşamıyorum artık uzun saçlarla. Yaşlandım."
"Yapma anne." dedim. "Daha değil. Yaşlanmana çok var daha." Elimi yanaklarına götürüp gözlerine baktım. Koyu mavi gözlerindeki kalıcı bulut hala yerini koruyordu. Yıllardır ne zaman baksam gözlerine hep bir hüzün huzmesi beliriyordu. Bir şeyler eksik kalmış, hayatı hep bir araftaymış gibi. Hiçbir zaman ağız dolusu güldüğünü görmemiştim. Bunun sebebinin babam olduğunu düşünürdüm yıllarca. Ama şimdi o yok ve hala bulutlu gözleri. Belki onu çok sevdi ve hala seviyor, belki de onun anneme yaşattıkları o zamanlarla sınırlı kalmamış, etkisi hala devam ediyor. Bunu hiçbir zaman öğrenemedim.
"Neyin var anne?" dedim sanki odada biri varmış da duymasından korkarmışım gibi. Aynı ses tonuyla cevap verdi.
"Hayat hiç kolay değil yavrum. Umarım sen benim yaşadıklarımın zerresini yaşamazsın. Seni böyle hüzünlü görünce içim parçalanıyor. Yanlış kararlar verip üzülmenden korkuyorum." nihayet çözülmeye başlamıştı.
Yaşadıklarımın hiçbirini ona hissettirmemeye çalışsam da onun bir anne gizli gücü olduğunu unutuyordum. Herşeyi o olağanüstü gizli sezgileriyle hissedebilmesi beni her zaman şaşırtıyordu.
"Tamam anne. Bak hiçbir sorun yok tamam mı? Sadece yorgunum ve fazlasıyla uykum var. Gece çok çalıştım. Projeden bahsetmiştim değil mi sana?"
Havayı dağıtmak uzun sürmedi. "Evet kızım. Seninle gurur duyuyorum. Seni böyle bir projeye layık görmeleri beni çok mutlu etti." dedi ve yataktan hızla kalktı. "Sana güveniyorum. Başaracaksın." Gülümseyerek kapıya yöneldi. "Yemekte yalnız olmak istemiyorum. Hadi kalk."
"Tamam anne geliyorum." Gülümseyerek kalktım yatağımdan. Önce lavaboya ve ardından mutfağa geçtim.
Ben sakin sakin yemeğimi yerken kapı çaldı. Annemle birbirimize baktıktan sonra kalkıp kapıya yöneldim. Kapının deliğinden baktığımda Nazlı'nın yüzü geldi gözümün önüne. Donup kalmıştım. Nasıl cesaret eder de evime gelir. Onca yaptığından sonra.
Açtım kapıyı sert ve öfkeli bir şekilde.
"Konuşmamız gerek." dedi. Üzgündü ama mahcup değildi. Özür dileyeceğe benzer bir hali de yoktu. Yüzsüzlüğün bu kadarını Nazlı'dan önce kimsede görmemiştim.
"Yemek yiyorum. Konuşacak ve sana ayıracak vaktim yok."
Kapıyı kapatırken eliyle kapıyı zorladı ve kapanmasına engel oldu.
"Sen nasıl bir insansın Nazlı!" sesimi annem duymasın diye kontrol etmeye çalışıyordum. "Yüzsüzlüğün bu kadarını görmedim. Defol git."
"Bekle! Bir kaç şey söyleyip gideceğim. Burda kalmaya benim de niyetim yok zaten."
Ne söyleyecekse, söylemeden gitmeyeceğini anlayınca kapının ardına çıktım.
"Konuş artık. Bak gerçekten senin yüzüne bakmaya tahammülüm yok."dedim. Kollarımı birbirine kenetleyerek "Seni dinliyorum." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOLEJLİ
Teen FictionAdım Eylül. Herkes gibi sıradan bir hayatım varken bir sınavla adrenalinin bana göre dibine vurduğumu düşünüyorum. Çünkü gerçekten çok sakin bir hayata sahiptim kolej hayatımdan önce. Ve bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Anlatmak anlatırken bazen g...