17

40 5 1
                                    



"Selam Eylül"

Hani birinin gözlerine dikkatli bakarsınız ve kendi silüetinizi o çakmak çakmak bakan gözlerde görürsünüz de sanki bir bütünmüşsünüz gibi hissedersiniz ya! İşte tam o anı yaşıyorum.

Ellerinde bir demek papatya ile karşımda Burak.

"Hoşgeldin." dedim ve kenara çekilerek içeriye girmesi için yol verdim. Yüzümde belli belirsiz bir gülümseme ile gözlerinden kopardım gözlerimi. Salona geçerken ben önde o arkada sessizce ilerledik.
Beren, elinde çayların olduğu bir tepsi ile mutfak kapısından göründü.

"Kimler gelmiş!"dedi ve gülümseyerek elindeki tepsiyi sehpaya bırakıp oturdu." Geç geldin. Seni bekliyorduk biz de."

Beren'in bakışları bu cümlenin sonunda bana dönmüştü. Ben gözlerimi odanın içinde herhangi bir şey arıyormuşçasına gezdirirken Beren'in bu uğraşlarını görmezden gelmeye çalışıyordum. Uyandığımda ve heyecanlandığımda ve aşırı bir sinirlenme durumunda olmazsa olmazlarından olan kızarma huyum burda da devreye girmişti. Neyse ki kimsenin bana baktığı yoktu. Herkes Burak'ın yüzüne kenetlenmiş, ağzından çıkacak cümleyi bekliyordu.

"Bir kaç işim vardı. Halledip geldim."dedi ve Ali'nin yanına oturdu. "Eylül?"

Bana seslendiğini duyunca anlık bir panik haliyle yüzüne baktım. Kalp atışımın hızlandığını farketmemek mümkün değildi.

"Bana bir bardak su getirebilir misin?"

"Tabi."dedim ve mutfağa yöneldim. Beren, adeta gözetleme kulesi gibi her an beni izliyordu. Bu çok can sıkıcıydı ama yapacak da bir şey yoktu. Tezgahın üzerinde duran kapağı yeşil, üzerinde kırmızı kalp desenleri olan cam sürahiden, hemen yanında duran aynı desenlere sahip bardağa suyu doldurdum ve arkamı döndüğüm sırada karşımda Burak'ı gördüm. Peşimden mutfağa gelmiş ve sessizce beni izliyordu.

"Bu geceyi neden düzenledin?"

Hiç beklemediğim bir soruydu bu.

"Nedeni yok. Anlık gelişti. Ayrıca düzenleme derken ne ima ediyorsun ki? Bir araya gelip biraz sohbet ederiz diye düşündüm."

"Ben anlık olduğuna inanmıyorum ama. Bence bir sebebi var ve ben de bu sebebi tahmin edebiliyorum. "

Göz bebeklerim istemsizce genişledi. Tahmin ettiği şey neydi acaba? Sorsam söyler miydi? Ya da söylese ve duymak istemediğim bir cevapsa ben ne tepki verecektim. Derin derin nefes aldım. Kızarmak ve rezil olmak istemiyordum.

"Ne tahmininden bahsediyorsun sen? Gerçekten tahmin ettiğin şeyin ne olduğunu merak ediyorum. "

Bir adım yaklaştı. "Bunu benden saklamana gerek yok. Duygularına müdahale edemem. Bu konuda çekinmen çok saçma."

Kalbim patlayacak gibiydi. Gözlerimi kaçırabildiğim kadar kaçırırken yine yüzüm pancar gibi kızarmıştı. Elimle omuzundan ittirip " Çekil Burak. Oyunlarına ayıracak vaktim yok." dedim ve bardağı tezgahın üzerine sert bir hışımla bıraktım. Bir adım atmışken kolumdan tutup beni kendine doğru çekti.

"İtiraf et de bitsin. Hem duyguların tek taraflı değil merak etme o da sana karşı çok dolu. Bakışları her şeyi ele veriyor."

Gözlerimi kısıp kaşlarımı indirdim. "Ne? Kimden bahsediyorsun sen?"

"Ali! Sana fena halde tutulmuş. Ve yakınlığına bakılırsa sen de ona. Açılmasına çok az kaldı diye düşünüyorum. Kim bilir belki de açılmıştır bile. Duygularını döküvermiştir avuçlarına."

Kafamın uyuştuğunu hissediyordum. Bu ne demek oluyordu. Böyle bir saçmalıkla karşı karşıya kaldığım için böyle bir gecenin yaşanmamış olmasını diledim. Ama nafile. Karşımda Burak, bana en yakın arkadaşımın aşkını itiraf ediyordu. Elimi kolumu nereye koyacağımı bilemedim. Gözlerimi bu sefer daha cesurca gözlerine çevirdim.

KOLEJLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin