16.Bölüm
Multi: Charlie Puth- Attention
Sıkıntılı nefesimi, gecenin puslu havasına usulca bırakarak, penceremin önündeki koltuğa iliştim. Şu son 2 hafta yaşadığım olaylar bünyeme fazla geliyor ve ağırlıkları altında eziliyordu narin ruhum. Hayatım sanki görünmez bir güç tarafından, ters çevrilmişti. Telefonuma gelen mesajla, kalın örgülü hırkamı üzerime geçirdim.
Deniz: Aşağıdayım.
Saat 02.45 idi. Anonim gittikten sonra biraz sakinleşmeye çalışmış, ardından Deniz'i aramıştım. Annem uyuduğu için, parkelerden gelen gıcırtılı sese içimden küfürlerimi saydırarak yavaşça dışarıya çıktım. Bugünkü olayı anlatacaktım Deniz'e. Çünkü ondan başka kimsenin bana yardımı dokunamazdı. Anonime salladığı tehditler içi boş tehditler değildi. Kolu her yere uzanabilirdi.
Aşağı indiğimde, motosikletine yaslanmış, kollarını göğsüne bağlamış bir şekilde beni bekliyordu. Başını aşağıya eğmişti ve bu görüntüsü karşısında etkilenmedim desem net yalan söylemiş olurdum.
Yakışıklıydı, şerefsiz!
Adım seslerimi duyduğunda bakışlarını bana çevirdi. Karşısına geçtiğimde hiçbir şey yapmamıştı. Bomboş bir şekilde yüzümü inceliyordu.
"Deniz, biraz konuşalım mı?" dedim sessizce. Başını onaylar bir şekilde sallarken, yorgunluğu gözümden kaçmamıştı. Yine mi içmişti? Kollarımı boynuna dolayarak, sarılma bahanesiyle kokladım onu. İçki kokmuyordu. Elleri belimi o kadar sıkı kavramıştı ki, dumura uğramıştım. Beni iyice kendine yaklaştırıp, başını boynuma gömdü. Bu hareketi sıkıntılı olduğu zamanlarda yapardı. Ben de karşılığında saçlarını okşardım, ki yine öyle yaptım. Uğruna uykusuz kalacağı kadar ne olmuştu?
"Beni bırakma." mırıldanışı karşısında kaşlarım çatıldı.
"Seni bırakmaya niyetim yok zaten." dediğimde hızlıca uzaklaştı benden. Duymadığımı mı zannetmişti?
Bana sırtını döndüğünde iyice kafam karışmaya başladı. Tekrardan karşısına geçtiğimde, gözlerinin kıpkırmızı olduğunu fark etmiştim. Ağlamış mıydı? Yoksa uykusuzluktan mı bu gözler bu hale gelmişti?
"Neler oluyor? Gözlerine noldu?" Sorularıma cevap vermeyip, o dikkatli bakışlarının hedefi haline gelmiştim. Yüzüme öyle bir bakıyordu ki, sanki her an gidecekmiş gibi. Bunun düşüncesi daha da üşümemi sağlarken, hırkama daha fazla sokuldum.
"Deniz? Korkutuyorsun beni ama." Endişeli sesimi duyduğunda başını yukarıya doğru kaldırıp, gözlerini sıkıca yumdu. Sol gözünden akan yaşı görmemle birlikte vücudum birden buz kesti. Yanaklarını okşayan parmaklarım işlevini kaybetti. Beynim bu gerçeği kabullenmek istemedi. Kalbim ise acıyla iki büklüm oldu. Onu, kim bu hale getirmişti?
Gözlerini açtığında gördüğüm acı benim de ağlamamı sağlamıştı. Deniz, benim her şeyimdi. Merve'den, annemden hepsinden öteydi benim için ve onun ağlaması beni kahrediyordu. Hayatımdaki en güçlü kişinin sarsıntıya uğraması beni yıkıyordu. Gözyaşına kondurduğum öpücükle birlikte yüzünde buruk bir gülümse oluştu.
"Tamam, iyiyim ben, ağlama." Bu halde bile beni düşünmesi gözlerimden bir gözyaşının daha firar etmesine neden olmuştu.
"Hadi ama bu kadar efkâr yeter! Noldu anlat sen bana." Kolunu omzuma atmıştı.
"Hiç, seni özlemiştim. Asıl sen bana anlatıyorsun, hadi." dedim. Anonimi anlatarak bu üzüntüsünün yanına bir de sinir eklemek istemiyordum. Bana 'yemedim' adlı 2 numaralı bakışlarından fırlatırken, ne olmuş olabileceği konusunda beynim kendisini yiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REİS
Teen Fiction*TAMAMLANDI* Tekrardan kıpırdanıp kaçmaya çalıştığımda, arkamdan sarıldı ve iyice kendine bastırdı. Dirseğimi sarhoş adamın karın boşluğuna tüm gücümle geçirdiğimde pek bir etki etmemişti. Birden belimdeki kollar geriye doğru çekildi ve büyük bir pa...