Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın,
Oysaki hep yedekte hep elde var saymıştın.
37.BÖLÜM
İnsanoğlu anlaşılmak ister daima. Yaşadığı vecaları, kederleri, sevinçleri anlatmak ve aynı zamanda da anlaşılmak ister. Lakin bazı kişiler karşısında, kendini ne kadar paralasa da anlamaz o karşısındaki. Kimse halinden anlamaz, gülüp geçerler bu zavallının haline. Sonuçta ne demiş Romeo Juliet'e;
Yarayla alay eder yaralanmamış olan.
Sizin hiç düştüğünüz zamanlar oldu mu? Benimki de soru işte, elbette olmuştur. Düşmeyen insan yoktur bu evrende. Önemli olan kalkıp kalkamadığındır. Eh, çoğumuz şöyle ya da böyle kalkarız evet ama genelde bunu birisinin yardımıyla yaparız. İleride o kişinin bizi daha kötü düşürüp düşürmeyeceğini umursamadan onun yardım elini kabul ederiz.
Sahi siz o karanlık ve korkutucu kuyunun içinde canla başla boğuşurken, size ip sallayan kişi oldu mu? Yoksa kendiniz hiçbir şeyi önemsemeden, ellerinizin parçalanmasını dahi görmezden gelip kuyudan kendiniz mi çıktınız?
Ben Derinsu Uz, ilk defa o kuyuya düştüm ve yardım eli uzatan kimse yok. Kendi kendime nasıl çıkacağımı da bilmiyorum ancak bildiğim tek şey elbet bir gün çıkacak olmamdır. Bu ıssız yerde ölmeyeceğim, ölmeyeceğiz.
Bakışlarım pastada donuklaşmışken ellerimin buz kestiğini çıplak bir şekilde hissediyorum. Heyecanlanmanı sağlıyor. Belimdeki ellerini de uzun zaman sonra ilk defa hissederken ne yapacağımı bilememiştim. O, elini ayağını birbirine dolaştırıyor. Bedenimi cam bir eşyaymışım gibi tutarken, kendisine çevirdi. Seni önemsiyor.
Kahvenin bin bir duygusunu barındıran sıcak bakışları donakalmamı sağlarken, ellerini yanaklarımda hissettim. Yanağımı okşayan başparmağı gözlerimin dolmasını sağlarken, ciddi anlamda donakalmıştım. Etraftaki sesler sesini duyduğum ilk andan itibaren kesilmişti, duyduğum tek şey ise o ve kalp atışlarımdı. Seni etkiliyor.
"Seni affediyorum." Boğuk mırıldanışını oldukça net duyarken, titreyen ellerimi yavaşça boynuna götürdüm ve o da anında kollarını bedenime sardı. Bel oyuntumda yer alan güven verici elleri, her zaman oradaymış gibi hissettirirken vücudum hâkimiyeti altına girdi. Teşekkür edecek gücü bile bulamıyordu dilim.
Beni affetmiş miydi? Peki, neden omuzlarımdaki o yük kalkmıyor? Neden rahatlayamıyorum?
"T-teşekkür ederim Deniz." dedim gözümden akan bir damla yaşı çaktırmadan omzuna silerken. Etrafta yankılanan alkış sesleri beynimde bomba etkisi yaratırken, boynundaki kollarımı daha da sıklaştırdım. Onun da elleri varlığını daha fazla hissettirdiğinde beynim allak bullak olmuş, kalbim ise sevinçten kendinden geçmişti.
"Şş..." diye fısıldadığında tüm tüylerimin şaha kalktığını hissettim. Etraftaki onlarca bağırış ve alkış beynimi yormaktan başka hiçbir şeye yaramazken, kriz geçirirken verdiğim karar aklıma yerleşti. Hani ikisini de artık umursamayacağım ve parmağımda oynatacağım karar.
Vazgeçmiştim onun beni affettiğini duyduğumda.
Geri çekildi lakin kendimi boşlukta hissetmeme fırsat vermeden, vücuduna zıt olan soğuk dudakları alnıma yerleşti. Derin bir nefes alarak kondurduğu öpücüğü, benim de huzurla gülümsememe neden oldu.
"Üf yeter götü boklu! Biraz da bize bırak." diye söylenen Merve'ye gülümsedim ve kemiklerini kırarcasına kocaman sarıldım. Deniz'in sınıftaki diğer erkeklerin yanına gittiğini göz ucuyla fark ettiğimde Merve'nin kulağına fısıldadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REİS
Teen Fiction*TAMAMLANDI* Tekrardan kıpırdanıp kaçmaya çalıştığımda, arkamdan sarıldı ve iyice kendine bastırdı. Dirseğimi sarhoş adamın karın boşluğuna tüm gücümle geçirdiğimde pek bir etki etmemişti. Birden belimdeki kollar geriye doğru çekildi ve büyük bir pa...