24.Bölüm
Deniz: Ne diyorjun kılım
Deniz: Sabahın körülde
4.dersin ortasında gelen mesajlarla, garip bir şekilde ekrana bakmaya başladım. Hâlâ mı kendine gelememişti? Bu kadar çok mu almıştı o şeyden?
Derinsu: İyi misin?
Yazıp yolladığımda ikide bir başımı sıradan kaldırıp boğucu ve gergedan sınıfımızı gözlüyordum. Çiğdem Hoca'nın dersiydi ve telefonu gördüğü an feriştahınız gelse geri vermezdi. Yazıyor imgesini gördüğümde, merakla beklemeye başladım gelecek mesajı. Aradan geçen 6 dakikanın ardından sonunda beklediğim mesaj gelmişti.
Deniz: Çoog sen?
Cevabına kaşlarımı çatıp baktığımda, kafamda bir acı hissettim. Telefonu korkarak sıranın altına yollayıp, kafamı yavaşça kaldırdığımda Çiğdem Hoca'yı görmeyi beklemiştim. Fakat karşımda Çiğdem Hoca'nın dişlerine bulaşmış kırmızı rujuyla sergilediği korkunç gülümsemenin aksine, Merve'nin dişlek gülümsemesini gördüm. İkisi de birbirinden kötüydü.
"Aptal! Ödüm koptu, ne vuruyorsun kafama?" diye rahatça bağırdım. Çünkü sınıfta neredeyse kimse yoktu. Teneffüse girmiş olmalıydık.
"Kiminle konuşuyorsun sen? Anonimle mi?" dediğinde bir an garipsedim anonim demesini. Merve'ye Alarm ile alakalı hiçbir şey anlatmamıştım. Aslında Merve neredeyse hiçbir şeyi bilmiyordu. Tek bildiği şey, annemle kavga ettiğim gün anonimle buluşmaya gittiğimdi ki onu da yarım yamalak anlatmıştım zaten.
Aslında Aykan hayatıma girmeden önce her şeyi anlatırdım ona. Hatta beraber çok daha fazla zaman geçirirdik. Mıknatısın zıt iki kutbu gibiydik. Fakat eski zamanların aksine artık birbirimize doğru çekilmiyorduk. Birbirimizi itiyorduk.
"Hayır." dediğimde yanıma oturduğunu hissettim. Bozuntuya vermeden suratına bakmaya başladığımda, sorgulayıcı bakışları yüzümde karış karış geziyordu.
"Yeni enişte adayım mı var?" dedi ciddi bir şekilde. Bir an hayret etmedim değil, bu sorusuna. Fakat ardından Merve'nin her zaman böyle olduğunu hatırladım. İşi gücü yakışıklı ama başı bağlı olmayan erkekleri avlamaktı. Kısacası, işsizdi.
"Bilmem, var mı?" dediğimde sağ gözü seğirmeye başladı. Çıldırması an meselesiydi. Eğer ortada bu tarz olaylar var ve Merve'den gizleniyorsa trip atardı. Yaklaşık üç dakika falan.
"Yok mu?" dedi sinirli bir ses tonuyla. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp, hemen ardından ıslattım. O kadar komik gözüküyordu ki, sanki kocasını metresiyle yatakta basmış gibi bir hali vardı. Bu saçma olayları neden bu kadar ciddiye alıyordu ki?
"Yok, gibi mi?" dediğimde, çenesini sıktığını gördüm. Ah, beni korkutabileceğini mi zannediyordu?
"Var değil mi, kim?" dedi sabırsız bir şekilde. O kadar heyecanlanmıştı ki, suratımı buruşturmadan edemedim.
"Sana kim lazım?" demem bardağı taşıran son damla olmuştu. Sıranın üzerinde ritim tutan elini bir anda enseme geçirdiğinde inleyip, ardından kahkahalara gömüldüm. Kabul, hak etmiştim.
"Mal!" diye bağırmasıyla daha da gülerken, o karşımda kuduruyordu. Berke ve Yağmur'un sınıfa girmesiyle, Merve yardım istercesine Yağmur'un yanına koştu.
"Yağmur sen Derinsu'nun erkek arkadaşı kim, biliyor musun?" diye heyecanla konuştuğunda Berke'nin kafası ışık hızıyla bana doğru döndü. Allah kahretsin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REİS
Teen Fiction*TAMAMLANDI* Tekrardan kıpırdanıp kaçmaya çalıştığımda, arkamdan sarıldı ve iyice kendine bastırdı. Dirseğimi sarhoş adamın karın boşluğuna tüm gücümle geçirdiğimde pek bir etki etmemişti. Birden belimdeki kollar geriye doğru çekildi ve büyük bir pa...