17.Bölüm
Birbirine yapışan gözkapaklarımı zorlukla araladığımda karşımda bana telaşla bakan iki çift göz vardı; Merve ve Yağmur.
"Derinsu, kardeşim iyi misin?" Omuzlarımı sarsan Merve'ye içten bir şekilde gülümseyip, iyi olduğumu belirttim. Yağmur bir şey demiyordu fakat onun da gözlerindeki telaşı sezebiliyordum. Her ne kadar aramız bozuk olsa bile ona da hafifçe gülümsediğimde, aklıma gelenler yüzünde gülümsemem suratımda anında soldu.
"Deniz!" diye soluduğumda, Merve daha da telaşlanmıştı. Etrafa kısaca bir göz gezdirdiğimde okulun revirinde olduğumuzu fark ettim. Fakat Deniz, yoktu. Onun da burada olması gerekiyordu. Yüzü perişan haldeydi.
"Merve, nerede o?" sesim korkudan yüksek çıkmıştı.
"O..." kısa bir süre duraksadıktan sonra devam etti.
"Hastaneye kaldırıldı." Yataktan seri bir şekilde kalkmıştım ama kalktığım gibi de olduğum yerde geri durmuştum. Bayılmama neden olan manzara, Deniz'in yüzünün tanınamayacak halde dövülmesi ve yerde iki büklüm baygın bir halde onu bulmamdı. Odadaki diğer kişileri hatırlamıyordum. O bağırış da kimden geldi hiçbir fikrim yoktu. Ama Deniz olamazdı ondan emindim çünkü o halde o sesi asla çıkaramazdı. Çok kötüydü çünkü. Onu, hiçbir zaman böyle görmemiştim ve onun canı ne kadar yandıysa benimki iki katı kadar yanmıştı resmen gördüğüm zaman.
Hastaneye kesinlikle gidecektim, zaten onun böyle olmasının sebebi bir nevi de bendim. Ama ondan önce halletmem gereken ufak bir işim vardı. Ayakkabılarımı hızlıca ayağıma geçirerek odadan çıkmaya çalıştım. Tabi Merve beni durdurmasaydı, bu konuda oldukça başarılı olacaktım.
"Nereye?"
"Bırak." Sesim yumuşak ama net çıkmıştı. Zorlarsa o yumuşaklıktan eser kalmayacağını bildiği için usulca bıraktı kolumu. Ben de bir şey demeden odadan çıkarak, 9 ve 10.sınıfların katına indim. O kızı bulacaktım ilk. Herhangi bir öğrenciyi durdurdum.
"Kızıl saçlı zayıf bir arkadaşın var mı?" dediğimde bakışlarına korku eklenmişti. Hem Deniz'den ötürü hem de benim birkaç kez karıştığım kavgalardan ötürü benden çekiniyorlardı.
"Yok."Daha fazla bir şey demeden hızlıca uzaklaştı. Sanırım öğle arasındaydık. Çünkü koridorlar oldukça boştu. Ders saatinde gelmek daha mantıklı olurdu. Geri dönüp, kantine gittim. Sabahtan beri bir şey yememiştim. Tuzlu bir büskivi ile süt alarak masalardan birisine yerleştim. Yavaş yavaş yerken bir yandan sinirden kendimi yemek üzereydim.
Anonim, sandığımın bilmem kaç katı kadar tehlikeliydi. Kendisi de söylemişti bunu zaten. Ah, neden onu bu kadar hafife aldım ki? Öğle arasının bittiğini duyuran zil çaldığında, çöpleri çöpe atarak yavaşça yukarıya çıkmaya başladım. Ders başladıktan hemen sonra 9-A'dan başlayarak sınıflara girdim. Öğretmenlere kafadan bir isim söyleyerek, sınıfta olup olmadığını soruyordum. Bu sırada da kızı arıyordum zaten saçları fark edilemeyecek gibi değildi. Cırt bir kırmızıydı. Sürtük!
En son 10-E'ye girdiğimde en arkada otururken buldum onu. Öğretmene müdürün onu çağırdığını söyledim, kızı elimle işaret ederek. Hiçbir şey demeden bir yaprak gibi titreyerek yaklaştı bana. Öğretmene teşekkür ederek kapıyı kapattığım gibi, kızın kolunu tutarak tuvalete doğru sürüklemeye başladım. Sigara kokusunun oldukça yoğun olduğu tuvalete girdiğimizde, kızı boynundan tuttuğum gibi duvara çarptım. Elimle boğazını tüm gücümle sıkarken diğer elimle de sertçe çenesini kavradım.
"Söyle! Nerede o şerefsiz?" Sesim fayanslara çarpıp geri dönmüştü.
"Be-ben b-bilmiyorum." Timsah gözyaşları çenesindeki elime damlarken gücümü daha da arttırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REİS
Teen Fiction*TAMAMLANDI* Tekrardan kıpırdanıp kaçmaya çalıştığımda, arkamdan sarıldı ve iyice kendine bastırdı. Dirseğimi sarhoş adamın karın boşluğuna tüm gücümle geçirdiğimde pek bir etki etmemişti. Birden belimdeki kollar geriye doğru çekildi ve büyük bir pa...