5.1

8.2K 415 413
                                    

Duyuru: Hepinize selam. Öncelikle bayramınız kutlu olsun, öpüyorum çok. Soranlar oluyordu, yeni bir kitap yazmaya başladım. Ancak texting. Okumak isteyen olursa diye, söylüyorum. Profilimden ulaşabilirsiniz.

Keyifli okumalar :')

Multi: Ece Mumay- Vazgeç Gönül

52.BÖLÜM

Dizlerim titriyor, korkuyorum.

Başım dönüyor, aklıma gelen ihtimaller karşısında kalakalıyorum.

Ve bayılıyorum, çünkü onu kaybetmek üzereyim.

Dilim dönmemişti adama cevap vermek için. Telefonun elimden kayıp parkeye sertçe düştüğünü ve büyük bir patırtı çıkardığını hatırlıyordum sadece hayal meyal. Ardından annemin korkulu gözlerle odaya girdiğini ve yanaklarımdan tutup beni kendime getirmeye çalıştığını.

"Gitti." dedim fısıldayarak. O fısıldayış bile boğazımı adeta yırtıp geçerken, kim diye bağırdığını duymuştum. Annem de korkuyordu ancak benim gibi değil. Benim kadar olamaz.

"Aykan, ölüyor anne." Son bir çırpınıştı sesimin içindeki tını. Yalvarıyordum anneme sanki. Aykan'ı yanıma getirmesi, hastanenin o soğuk koridorlarında üşümemesi için anneme yalvarıyordum. Lütfen anne, ölmesin. Ben de ölürüm anne, n'olursun...

"Ne diyorsun kızım?" dedi anlamadığını ve korkusunun daha da arttığını göz bebeklerine yansıtarak. Ayağa kalktım bir anda. Sanki emilen gücümün yerine iki katı gelmiş gibi bir hızla odadan çıkıp, kapıya ulaştım. Annemin peşinden gelişini umursamadan dış kapıyı açtım.

"Nereye? Derin!" Sesini duyurmaya çalışıyordu ama Aykan'ın gözleri zihnimin bir ucundayken duramıyordum. Gülüşü canlandı sonra gözlerimin önüne. O kısılan ela hareleri, yanağında oluşan çukurlar... Bir kere daha öldüm o görüntüyle. Aklıma gittikçe yerleşen olayla birlikte gözlerim doldu. Aykan hastaneye kaldırılmıştı. Saldırıya uğramış ve hastaneye kaldırılmıştı. Üstelik saldırı esnasında bile bana ulaşmaya çalışmıştı!

Elimi yumruk yapıp kafama vurdum. "Aptalsın! Aptal! O senden yardım bekledi, yardım! Sen ne yaptın? Uyudun. Sadece uyudun salak, sadece uyudun!" Bacaklarım boşalıp yere düşerken kolumda bir el hissettim. Yaralandığı hali gözlerimin önüne düştü. Nefes almaya çabaladığı, canının yandığı bir görüntü. "Allahım! Ne yapacağım ben? Nasıl yaşayacağım bu vicdan azabıyla?"

Dilendim hıçkıra hıçkıra. Yalvardım geri gelmesi için, ancak hiçbir şey olmadı. Ben aynı yerimde ağlıyordum, Aykan ise orada yatıyordu. Beni duymadan, hissetmeden ölümle savaşıyordu. Ölüyordu...

"Kızım. Korkutuyorsun beni. Yapma ne olursun! Ne oldu Aykan'a?" Güldüm. Öyle bir güldüm ki, her şey yalanmış, her şey rüyaymış gibi. "Hastanede anne, saldırıya uğramış. Bana ulaşmaya çalışmış ama uyuyordum. Anlıyor musun? Uyuyordum!" Kendimi tutamayıp bağırdığımda annemin ağladığını fark ettim. Ellerimi saçlarımın arasına geçirip, çekmeye başladım. "Akşam konuşuruz demişti ama onun sorumsuz sevgilisi uyumayı tercih etti!"

"Tamam, bak sakin ol." dedi. Ardından eli ayağı birbirine dolanmış gibi etrafına bakındı ve öylece yüzüme bakmaya devam etti. Ayağa kalktım ve derin bir nefesi içime çekip sakinleşmeye çalıştım. "Hastaneye gitmem gerekiyor."

"Bu saatte?" Gözlerim kısılırken, ellerimin zangır zangır titrediğini fark ettim. Ölsem, dedim kendi kendime. Onun yerine ben ölsem. Yavaşça anneme döndüm ama dönüşümdeki sakinliği kelimelerime yansıtamadım.

REİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin