22.Bölüm
"Aykan Bey, Deniz Şah'ın emridir bu. Lütfen zorluk çıkarmayın."
Adamın söylediği cümleyi kavrayan beynim, afallamıştı. Tüm fonksiyonları durmuştu birden sanki. Kan akışım yavaşlamış, odak noktam dağılmış gibiydi. Ortada benim farkında olmadığım uçsuz bucaksız bir bilinmezlik okyanusu vardı ve ben bu okyanusta boğuluyordum sanki.
Deniz, bu binanın büyüklerinden miydi?
Hayatımda gördüğüm en büyük bina burası olabilirdi. Giriş katı ne kadar iç açıcı, aydınlık ve ferah ise 16.kat bir o kadar berbat ve korkutucuydu. Diğer katlarla ilgili bir fikrim yoktu, fakat ihtişamlıydı burası. Bu binanın amacı, neydi?
Ya da Deniz'in burasıyla ne alakası vardı?
"Bırak ulan! Sikmişim Deniz'ini de Şah'ını da!" diye kükreyen Aykan ile irkildim. Deniz'in adını duyunca daha da çığırından çıkmış, adamlara tekmeler savurmaya başlamıştı. Adamlardan biri yakasındaki kulaklığa bir şeyler söylerken, öylece izliyordum etrafı. Resmen, kal gelmişti.
Deniz, bana gösterdiğinin çok daha ötesindeydi. O, Lol oynayıp şakalar yapan herhangi bir ergen değildi. Çok daha büyük ve güçlü birisiydi. Ve ben bunun henüz farkına varıyordum.
Yanımdaki adamın kolumu sıkmasıyla, boğazımdaki yumruyu götürmek istercesine yutkundum. Kabullenmiştim hata yaptığımı. Bu binaya girdiğim andan itibaren nasıl büyük bir hata yaptığımı, ne yazık ki yeni fark ediyordum. Bulaşıcı zehir gibi yayılan belayı üzerime çekmiştim ve bu durum canımı yakıyordu.
Bu adamlarla başa çıkabilecek güce sahip değildim.
Henüz...
Tüm sıkıntılarımı derin bir nefes eşliğinde vermeye çabalarken, Aykan'ın dikkatini çektim. Birden susup, hareketsizleşti ve bana bakmaya çalıştı. Yutkunduğunu zorlukla seçerken mırıldandığını gördüm fakat alarm hâlâ tüm gücüyle öterken, ne yazık ki duyamamıştım.
Adamlar Aykan'ın durgunlaşmasının üzerine ikimizi de asansöre doğru yönlendirdi. Asansöre bindiğimizde başımı önüme eğdim ve son kat olan 34.kata çıktık. Asansör gıcırtılı ve ihtişamlı bir sesle açılırken, karşımızda onlarca meraklı insan vardı.
Bizi bekliyorlardı.
Asansörden çıkmamızla birlikte, alarmın kesilmesi bir oldu. Tüylerim her adımımda ürperirken, ensemden aşağı soğuk terler akıyordu. İnsan topluluğu kenarlara doğru açılırken, korumalar bizi büyük, bordo bir kapının önüne getirdi. Kapının üstündeki yazıyı görmemle boğazımdaki keskin yumru kendini belli etti.
Deniz ŞAH...
Korumalar kapıyı açıp, ikimizi içeri doğru iteklediler ve hemen ardından geri çıktılar.
Odanın güzelliği karşında büyülenmiş, dilim tutulmuştu. Odanın yarısı karanlık, yarısı aydınlıktı. Karanlık tarafta, siyah deri koltuk, küçük bir masa ve deri bir sandalyeden başka bir şey bulunmazken, aydınlık tarafta çiçek saksıları, beyaz ve yumuşak olduğu belli olan koltuklar, televizyon vesaire her şey vardı.
Mükemmeldi bu oda.
Ağzım açık odayı incelerken, Aykan'ın koluma dokunduğunu hissettim ve geri çekilmeden başımı ona çevirdim. Birden vücudumu kendine doğru çevirip iki kolunu da belime sardığında, şaşırdım. Geri çekilmeyip öylece ne yaptığını anlamaya çalışırken, ılık nefesini kulağımda tüm netliğiyle hissettim. Nefesim ne olduğunu anlamadan hızlandı ve bacaklarım titremeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REİS
Teen Fiction*TAMAMLANDI* Tekrardan kıpırdanıp kaçmaya çalıştığımda, arkamdan sarıldı ve iyice kendine bastırdı. Dirseğimi sarhoş adamın karın boşluğuna tüm gücümle geçirdiğimde pek bir etki etmemişti. Birden belimdeki kollar geriye doğru çekildi ve büyük bir pa...