''Bi tekila daha!''
Bilinçsizce içtiğim içkilere bir yenisini daha eklerken hiç düşünmemiştim. Kafamı, adına 'arkadaş' denilen insanlara çevirdim. İyi gününde seninle delicesine eğlenip, zor gününde ise katılmaları gereken çok önemli aile yemekleri olan koca yürekli (!) arkadaşlarıma... Yorgundum, kırgındım, kızgındım... Kafamın içindeki seslerden barın yüksek sesli müziğini bile duyamıyordum. Düşüncelerimde kaybolmuştum ve şuan bulunduğum -terli insanlarla dolu ve aşırı kalabalık- ortam bana hiç te yardımcı olmuyordu. Aniden gelen bir mide bulantısıyla yerimden kalktım. Etraftaki insanlara çarpmayı umursamadan, kendimi daha da bulanan midemle dışarı attım. Ayakta durmakta zorlanıyordum. Sendeleyerek köşedeki ağaca doğru gittim.Ciğerim çıkana kadar kustum. Doğrulduktan sonra, akmış makyajımı umursamadan kaldırıma yığıldım. Ayaklarımı karnıma kadar çekip hıçkıra hıçkıra ağladım. Nerden nereye... Anlamsız gözlerle etrafıma bakındım. Koca kalabalığın içinde yalnızdım. Bir gölgeydim adeta. Varlığım reddedilemezdi ama yokluğum da kimsenin umrunda değildi. Dünyaydı burası. İnsanları bencil ve umursamaz...
Gökyüzüne baktım sonra. Kendime benzettiğim yıldızlara. Herkesin bu sahneleri yaşadığı bi an olabilir diye düşündüm. Bir kere bile olsa dibe vurmak ve hatta dibin dibini görmek,çırpınmaktan yorulmak, vazgeçmek... Yabancı olmayan bir duygu olduğunu düşünüp kendimi rahatlatmaya çalıştım. Duyduğum sesle kafamın içindeki tüm sesleri susturdum.
''Gölge! Gölgeee! Parti devam ediyor nerdesin ?''
5 YIL ÖNCE
''Gölge! Gölgeee! Parti devam ediyor nerdesin ?''
Hazar'ın sesiyle hayal dünyamdan gerçek dünyaya geçiş yapmıştım.
''Geliyorum!'' dedim gülümseyerek.
Lise mezuniyet töreni. Çoğu liselinin -tabi benim de- bağımsızlığının ve yeni hayatının açılış kutlaması olarak kabul ettiği o büyülü gece. Çoğumuzun; yetişkin olmanın ne demek olduğunu bilmeden, sorumlulukların henüz çok ta farkında olmadan ve gerçek acılarla yüzleşmeden geçirdiğimiz belki de son gece. Hayatın gerçek ve acıtan yüzüyle daha küçükken tanışan arkadaşlarımız da vardı tabiki. Yalnız, yoktu cebimizde aynı acılar, düş kırıkları ve yitirmişlikler. Tek sorunu dersler, küçük aile kavgaları-kiminin yüreğinde deprem etkisiyle- ve arkadaş ortamları olan gençlerdik. Ya da sınırlamızı genişletmek adına başka şehirlerde okuma hayaliyle, yeni dünyalar keşfetmekti sorunumuz. Bulunduğumuz yerdeki mutsuzluklarımız doyumsuzluğumuzdandı belki de. Ne güzel söylüyor Sezen '' Ne kadar az yol almışız, ne kadar az yolun başındaymışız meğer''. Belki de yıllar sonra şarkının devamındaki gibi gerçek olacaktık. Aynı acılarda yolları kesişen insanlar bu şarkıyı dinlediklerinde farklı hissedeceklerdi. Kimisi hatalarını, kimisi hayal kırıklıklarını kimisi ise yitirmişliklerini, pişmanlıklarını anımsayıp burukça gülümseyecekti. Geçmiş olacaktı, büyümüş olacaklardı artık.
Partinin düzenlendiği salona girdiğimde kulağıma gelen aşırı yüksek sesli müzikle yüzümü buruşturdum. Orta alanda, yarın hiç olmayacakmış gibi, dans eden arkadaşlarıma hafifçe gülümsedim. Tam yerime oturacakken birinin beni kolumdan çekmesiyle kendimi çılgın kalabalığın ortasında buldum. İtiraz nidalarına başlayacakken elini ağzıma kapatıp
'' Bir kere de gerçekten, hiçbir şeyi umursamadan eğlenmene bak kirli kedi, dünyayı başka bir zaman da kurtarabilirsin'' diyen ve bana her seferinde şebeklikler yapan en yakınım Hazar yüzünden susmuş ve ritime ayak uydurmaya çalışmıştım. Yavaş yavaş müziğe kapıldım-tabi Hazar'ın ısrarlarının etkisi de büyüktü- ve dilediğimce dans ettim. Kendimi düğünlere isteksiz katılmış ve başlarda oynaması için zorlanan ama açılınca pistten inmeyip, halay başı olan teyzeler gibi hissediyordum. Ne olursa olsun bu sefer umursamayacaktım. Dünya, benim derin düşüncelerim olmadan da dönebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA BİR SES VER !
Teen FictionGölge küçük yaşta babası tarafından terk edilen bir genç kızdır. Sırf 'elalem' ne der düşüncesiyle, dayatmalara maruz kalan annesi hiç bilmediği, sevmediği bir adam ile görücü usulu evlenir. Evlendiği adam sorumsuz, duyarsız alkol bağımlısı ve hayat...