ALIRIM DİZİLERDEN FIRLAMIŞÇASINA Bİ AŞK❤💔

66.5K 1K 125
                                    

ANTALYA

Yeni hayatımın ilk adımıydı Antalya. Artık hayallerim uzağımda değildi. Ürkek bir kız çocuğu gibi tedirgin gözlerle etrafıma bakındım. Yeni ortam, yeni insanlar... Değişik bi duygu aslında, sudan çıkmış balık misali... Hiç olmadığım kadar mutlu aynı zamanda da tedirgindim. Hayatım boyunca İzmir dışına çıkmadığımı göz önüne alırsak gayet normaldi tedirginliğim. Şuurumu kaybetmişçesine etrafta dolanırken Hazar beni çekiştirerek taksiye bindirdi.

Taksici amca ''Nereye gençler?'' dedi.Ben de heyecandan ne yapacağımı bilemeyerek

''AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ!'' diye bağırdım. Hazar'ın kaş göz işaretleriyle ne yaptığımın farkına varıp mahcupça gülümsedim. Amca halime gülüp

''Ah ah, siz gençler ne heyecanlısınız!"

Daha fazla konuşmamı istemeyen Hazar beni dürtüyordu. Hafif bir onay mırıltısı çıkardım sadece.

Kampüsün ana kapısında indik. Bir film sahnesindeydik adeta. 3-2-1 kayıt! Hayallerime bir adım daha yaklaşmış olmanın verdiği heyecanla yerimde duramıyordum. O büyük, koca girişten geçtiğim an hayallerimi gerçekleştirmek için en büyük adımımı atmış olacaktım.

Kapının önündeki güvenliğe belgelerimizi gösterdikten sonra içeri girdik.

Aslında elimizde tuttuğumuz sadece üniversiteye giriş belgemiz değildi. Yeni hayatımızın ilk anahtarıydı. Kampüsün içindeki görevlilerden yardım alarak yurtlarımıza yerleştirildik. Yeni bir dünyaydı burası, havası bile farklıydı üniversitenin. O kapıdan geçtiğim an farklı bir hava solumaya başlamıştım sanki. Hazar da yurduna yerleştikten sonra telefonla haberleşip yurdun kapısının önünde buluşma kararı aldık. Birlikte tanımaya çalışacaktık bu şehri, üniversitemizi. Belki bir masal belki de bir kabus olacaktı bizim için. Üniversitenin içinde dolanırken gördüğüm manzara benliğimi, hep ihtiyacım olan umutla sarmalamıştı. Yemyeşil ağaçlarla donanmış parkları, pembenin en uç tonuyla boyanmış çiçekleri, sesiyle bile insana huzur veren şelaleleri ve her türden insanın bulunduğu bahçesi, özgür olduğumu hissettirmişti bir anlığına. Olbia ve Yakut olmak üzere iki çarşısı vardı. İçleri kafelerle dolu olan, birçok insanın bulunduğu-en son böyle bir kalabalığı iş çıkışı metroya denk geldiğimde görmüştüm- çarşılardı bunlar. Yurdumuzun karşısındaki Olbia Çarşısı'ydı. Yakut çarşısını da gezerken yorulduğumuzun farkına varıp bir kafeye geçip oturduk. O akşam gün batımı her zamankinden daha parlaktı. Şansım yaver gidiyor olmalıydı ki girdiğimiz kafe bayan eleman arıyordu. Çalışmak istediğimi söyledim ve işe alındım. Bir sonraki gün kayıt işlemleriyle uğraşacağım için öğleden sonra çalışmaya başlamama karar verdiler.

Akşam vakti, yurtlara dağıldık. Ben hayatımda bu kadar kızı bir arada görmemiştim-tabi izlediğim film ve dizileri hesaba katmazsak.-. Askeriye sistemiyle düzenlenmiş olan dolabıma eşyalarımı yerleştirdim. Kızlarla sadece ufak bi tanışma faslı yaşadık. Yolculuğun ve gezmenin verdiği yorgunlukla kendimi yatağa attım ve ışığın açık olmasını umursamadan uyuyakaldım.

                             ***

Bundan tam 1 ay önce bana gelip, isteyerek sabahın yedisinde uyanacaksın deselerdi, tepkim kahkahadan öteye geçemezdi. Ama gelin görün ki saat sabahın yedisi ve ben hiç gülmüyorum. Hazar'la öncesinde anlaştığımız gibi yurdun önünde buluştuk. Öğrenci işlerine gidip, kalan işlemleri de sorunsuzca -çok şükür- hallettik. İş saatime kadar boş vaktim olduğu için Hazar'la bir kafeye geçip oturduk. Her zamanki gibi Hazar beni yalnız bırakmıyordu. Konuştuk uzunca bir süre. Eskileri geride bırakarak, hayallerimizi anlattık yeniden birbirimize. Okul bir hafta sonra başlayacaktı. Ekle- sil haftası denilen bir olaydan bahsetmişti yurttakiler. Üniversite öğrenciliğinin vermiş olduğu rahatlıkmış sanırım. Çok havalı değil mi? Bir an etrafımdaki insanlara takıldı gözüm. Rastalı kızlar ve erkekler, saçlarını rengarenk boyayan insanlar, her taraflarında piercinge sahip olanlar ve dövmeleri bir elbiseymişçesine fazla olanlar... Üniversite gerçekten aykırılığa açıktı. Farklı renkleri vardı ama üniversiteyi özel kılan da bu değil miydi zaten? Gökkuşağını düşünelim mesela. Tek bir rengi olsaydı bu kadar özel olur muydu ? Nasıl gökkuşağını özel kılan şey içinde bulundurduğu renklerse, üniversiteyi özel kılan da bünyesindeki renkli karakterler ve farklı düşüncelerdi.

BANA BİR SES VER !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin