GEÇTİĞİNİ SANDIĞINIZ O GÜNLER, ASLINDA BU GÜNLERİ DOĞURUR!

19K 942 69
                                    

BİR KEREDEN BİR ŞEY OLMAZ(!)

Yorgunluktan ölmek üzereydim. Eve kendimi nasıl attım bilmiyorum. Yarına bitirmem gereken beş adet çizimim, bir de destanları kıskandıracak uzunluktaki bir adet makalem var. Düşüncem sıcak bir duş alıp bir iki sat dinlenip, müzikal grubuna dönüşmüş miğdemi susturmak için birşeyler yemekti. Hiç uyumadan yarın sabaha kadar bunları bitirmem gerekiyordu. Ayrıca akşama sınıf arkadaşlarım eve geleceklerdi. Tezler, çizimler ve makaleler için ortak bir çalışma yapmaya karar verdik. Eve girdiğim zaman bu düşüncelerim, 'puuuf' diye yok oldu bir anda. Savaş alanına dönmüş salonumuz beni sinir hastası etti. Dağınıklığın üzerine basa basa odama geçtim. Hiç bir şey yapmadan direk duşa girdim. Sıcacık bir duş aldıktan sonra, pijamalarımı giyip salonu toparlamaya başladım. Kendi kendime söyleniyordum ki, Pinokiye salona girdi.

''Ay kalsın öyle canım ya boşver! Zaten yarın yine dağılacak.''dedi ukala bir tavırla.

''Saçmalama istersen, bu ne böyle Pinokiye! Ev savaş alanına dönmüş resmen. Dersin ki ümraniye çöplüğünde yaşıyoruz! Kokuyor artık ev farkında mısın? Şu camları açar mısın? Biraz havalandır şu evi ya! Yoksa komşular kokuyu alıp, evde birini öldürdüğümüzü düşünüp polisi arayacaklar. Ayrıca salon evin ortak alanı bilmem farkında mısın? Bu dağınıklığını odanda sergileyebilirsin. Burası ortak alan tatlım. Ya ben ders çıkışı bir arkadaşımı eve kahve içmeye getirsem ne olacak ? İnsanlara karşı mahcup mu olalım ? Kaldı ki akşama misafirlerim var! Ben sabaha kadar araştırma yapıcağım. Makale yazıcağım. Daha çizim yapıcağım. En önemlisi açım açç! Yemek yemedim, yemek yapmam lazım. Kaldır şu çok kıymetli totonu da toparla sende bi zahmet.''

''Of gölge toplamak istiyorsan topla! İstemiyorsan toplama! Sen bilirsin canım. Bir daha ki sefere odamda yaparım eğlencemi. Şimdi benim çok acil dışarı çıkmam gerekiyor. Eve gelmem bu gün. Yarın konuşuruz, öptüm bye''dedi umursamaz bir tavırla evden çıkarken.

Şu cinnet geçiren insanları şu an Pinokiye'ye bakınca çok iyi anlıyorum. Kız ısrarla, Vur bana, vur bana, vur banağğğğ diye bağırıyor. Sinirden elim ayağım titriyordu. Telefonumu elime aldım, Kaçınkurası'nı aradım.

''Alo. Nerdesin?''dedim sinirli bir şekilde.

''Okuldayım hayatım da o nasıl bir uslüp öyle!''dedi sorgulayıcı bir şekilde.

''Eve gelir misin Kaçınkurası?''

''Kaçınkurası? Adımla seslendiğine göre durum ciddi sanırım. Geliyorum hemen''

Kaçınkurası gelene kadar tuvalet ve banyoyu yıkadım. Çamaşır suyu, porçöz derken nerdeyse zehirlenecektim. Yirmi dakika içersinde eve geldi Kaçınkurası. Gözlerimin içine bakıyordu ne oldu diye. Konuşmama fırsat vermeden,

''Bu eve ne oldu?''dedi şaşkın gözlerle etrafı süzerken.

''Bu toparlamış halim. Zaten iş, okul derken ölüyorum. Dün de işte çalışıp okulda saatlerce ders gördüm. Üstüne kütüpanede araştırma yaptım saatlerce. Tez konularımı araştırdım, yazmaya başladım. Uyumadan sabah okula gittim. İş yerinde bir kaç çalıştıktan sonra eve geldim. Hala uyumadım. Dünya kadar işim var ve sabaha yetiştirmem gerekiyor. Açım, aç! Yemek yapabileceğim bir alan yok! Akşamüstü sınıftan bir kaç arkadaşım gelecek, beraber çalışalım diye. Daha yeni duş aldım ama şu an leş gibi çamaşır suyu kokuyorum. Sinirden elim ayağım titriyor resmen. Bir de bana, aman Gölge boşver toplama diyor. Totosunu gezmeden tozmadan eve sokamayan kız, bir çöpü atmaktan aciz hale geliyor evdeyken! Hele ki bu koku nedir ? Nasıl değişik, iğrenç bir kokudur? İnan ki bayıltına kadar döveceğim bu kızı. Yeter artık yani, yeter!''dedim sinirli ve hızlı konuşarak.

BANA BİR SES VER !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin