YALNIZIM, YALNIZSIN, YALNIZ...

22.1K 959 51
                                    

Bu gün o koca gün! Bu gün kardeşim, canımın ta içi gidiyor. Gidiyor gönlümün efendisi! Sabahın yedisi. Kalktım yatağımdan. Hızlıca dolabıma yöneldim. Giydim birşeyler işte. Odadan dışarı çıkıp, yurdun önüne doğru yürümeye başladım. Yurdun girişinde bavulları ve Hazar'ı görünce gözyaşlarımı tutamadım. Yutkunmak bile ağır geldi. Hazar'a doğru yürüyüp

''Demek o koca gün geldi''

''Yapma Gölge! Bak hem erkek adam ağlarsa olmaz. Gider ayak sulu gözlü bebe dedirtme arkamdan.''

''Bavullarını şu girişteki güvenliğin odasına bırakalım. Akşama doğru Kaçınkurası bırakacak bizi zaten havalimanına. Geldiği zaman bavullarını alırız burdan. Şimdi yük olmasınlar bize. Zaten omuzlarımı zar zor taşıyorum''

''Benim mantık abidem! Kaçınkurası'na zahmet olmasın. Hem sen de gelme. Daha kötü oluruz. Burda vedalaşalım kuzum. Lütfen!''

''Saçmalama! Ne zahmeti? Ne burda vedalaşması? Reddedildi paşam!''

''Senin inadınla yarışamam Gölge. Anlaşıldı, sen nasıl istiyorsan öyle! Hadi kahvaltı yapalım.''

Yakınlarda bir kafeye geçtik oturduk. Bırak sohbet etmeyi, kahvaltı bile yapamıyorduk. Ağzımızı bıçak açmıyordu. Sadece sulu kırmızı gözlerle birbirimize bakıyorduk. İçimden bir ses onu bir daha hiç göremeyeceğimi söylüyordu. Bu ses sağolsun direk gözlerime baskı uyguluyordu. İnce ince süzülüyordu yaşlar gözlerimden. İkimizde üzüntüden kahrolmak üzereydik. Sözüm ona birbirimizi teselli etmek için yüz kaslarımızı zorluyorduk. Başkasından emanet alınan gülücüklerle zamanı geçiriyorduk. Bu koca sessizliği Hazar bozdu.

''Sen benim çocukluğum. Kardeşim, canım taa en içi. Can can. Sen bu hayatta tanıdığım en orjinal insansın. Ne yaşarsan yaşa o kadar güzel bir hayat enerjin var ki. Sen üzüldüğünde üzülüp, sen mutlu olduğun zaman mutlu oluyorum. Sen çok güçlü bir kadınsın. Ben inanıyorum ki sen başaracaksın. Dön bak bir arkana neleri neleri atlattın. Bitmez sandığın neleri geçirdin. Dip denilen olayı sen deldin de geçtin. Bu seneyi de aklı başında bitir. Uzatma okulunu! Yaşadığın her şeyi çiziyorsun, yaşadığın duyguyu aktarabiliyorsun. Adını dünyaya duyuracaksın. Hiç tanımadığın, hiç bilmediğin insanların evlerindeki duvarların da belki de senin resimlerin olacak. İnanırsan olur biliyorsun değil mi? Annene ne kadar canını sıktığını biliyorum. Belli etmesen de, konuşmasan da o yara hep açık, görebiliyorum. Demek ki Hal-it ile daha mutlu. Sen de artık yolunu çiz. Yüreğinde darp izleri olmasına bir daha izin verme! Aynı gökyüzü altındayız unutma! Hem her gün konuşup, durumları özetleriz birbirimize. Bir bakarsın yazın Kaçınkurası ile nişanlanırsın. Çok iyi çocuk. Onu sakın terk etme. Atar, trip, alınganlık yok Gölge'cim. Bak bu gün yollarımız ayrılıyor. Daha sonrasında daha sağlam birleşmek için. Seninle yaşadığım iyi kötü herşeyden çok şey öğrendim. Bana dost kavramını öğrettiğin için teşekkür ederim. Sakın seni üzmelerine izin verme olur mu?''

Sıkıca sarıldı bana. Tutamadım daha fazla kendimi, hıçkıra hıçkıra ağladım. Ağlamaktan konuşamıyordum bile. Yoksa iki ansiklopedi kadar cümlelerim vardı içimde. Korkuyordum. Yalnız kalmaktan, yanlış yapmaktan, yine düşmekten, dost görünümlü şeytanlardan. Kaçınkurası'nın gelmesiyle matemi biraz daha geride bıraktık. Nasıl da düşünceli, hiç gitme konularını, yada geçmişimizi sorgulamıyordu. Gündemden konularla kafamızı dağıtıyordu. Bir anda bana doğru yönelip

''Hayatım sen araba kullanmayı biliyor musun? Ehliyetin var mı?''

Hazar patlattı koca bir kahkaha. Konuşmama fırsat vermeden ''Sence enişte? Gölge'nin bilmediği bir şey var mı?''

Gülümseyip, hafifçe öksürdü. Bir eliyle sakallarıyla oynarken bana baktı ve

''Sanırım sormam hataydı. Havaalanına Hazar'ı sen götür sevgilim. Al bu da anahtar. Araba Olbia'nın girişinde. Şimdi sizin ilk ayrılmanız olacak. Beraber gidin, dertleşin. Ağlayın bi güzelce. Şimdi ben olursam rahat edemezsiniz. İnsanlar ne kadar da sorun değil dese de başka birileri olunca set koyuyorlar duygularına. Kendimden bilirim. Hazar'ın uçağı kalktığı zaman ararsın beni. Nerdeysem gelir alırsın beni. Yurda gideriz. Ordan bende eve kaçarım sevgilim'' Konuşmamıza fırsat vermeden devam etti. ''İtiraz kabul etmiyorum küçük hanım. Hazar bilader gel biz vedalaşalım seninle. Kalan vakti beraber değerlendirin''

Hazar'ın içi Kaçınkurası'nın yaptığı son hareket ile daha rahatladı. Gülümseyerek.

''Bak Kaçınkurası, Gölge sana emanet! Onu sakın yalnız bırakma. Onu sakın üzme. Sana güveniyorum. Bu güveni lütfen boşa çıkarma. Ben sizin daha çok güzel günleriniz olduğunu düşünüyorum. Sakın bunları erteleme olur mu?'' dedi sıkıca sarılarak.

''Gölge benim prensesim. Başımın üstünde yeri. Sen sakın orda bunları düşünme olur mu? Hem yazın mutlaka yanındayız ağa. Kendini yaza sağlam hazırla!''

Yanağıma küçük bir buse kondurdu. Arkadaşlarının olduğu kafeye doğru gitti. Bir kere daha neden o olduğunu anlamıştım. Gülümseyerek Hazar'a döndüm.

''Nereye gitmek istiyorsun? Antalya'da en son nereye veda etmek istiyorsun kardeşim?''

Suratıma uzun uzun baktı. Ellerimi sıkıca tuttu. Buruk bir gülümseme ile,

''En son sana veda etmek istiyorum Gölge! Taş, toprak, deniz, mekan önemli değil. Seninle şurda geçirdiğim boş boş bir yarım saatin bile tadını hiç birşey veremez''

Devam ettik aynı kafede olan sohbetimize. Zaman daraldıkça içim sıkılmaya başlıyordu. Arabaya bindik. Yurttaki güvenliğin odasından bavulları da aldık, bagaja yerleştirdik. Havaalanına doğru yola çıktık. Radyodan son ses müzikler açtık. Sonkez fotoğraflar videolar ekledik anılarımıza. Arabayı park edip, havaalanından içeri girdik. Check-in işlemlerini de yaptık. Bavulları da teslim ettik. Sayılı dakikalar için beklemeye başladık. Ayaklarımı oturduğum yerde öyle bir titretiyordum ki tarifini yapamam. O koca zaman dilimi geldi. Hazar benim giremediğim, bölgeye doğru yöneldi. Son kez sarıldık birbirimize. Hazar'a dönüp

''Değil italya. Antartika'ya bile gitsen, seni unutmayacağım. Aramıza mesafeler girmez bizim. Seni unutursam ciğerim kurusun''

''Bak yeni hikayeler biriktiriyoruz. Hayat bize bütün güzelliklerini sunsun kardeşim. Seni unutursam ciğerim kurusun!''

Döndü arkasını gitti. Gitti. G-İ-T-T-İ !!! Uzun bir süre sabit kaldım yerimde. Öylece baka kaldım gidişine. Bir yanım eksik bir şekilde ağlayarak arabaya bindim. Kafamı direksiyona yaslayıp, ciğerim çıkana kadar ağladım. Radyoyu açıp kontağı çevirdim. Radyo da çalan şarkı Sezen'den...

Yol arkadaşım gördün mü, duydun olup bitenleri? Kıskanıyor insan bazen basıp gidenleri. Yalnız aşmışız, iyice üstelik alışmışız. Hiç beklentimiz kalmamış dosttan bile.

Korkular basmış dünyayı, şimdi bir semt adı vefa. Kutsal kavgalardan bile kaçan kaçana. Anlaşılır gibi değiliz tek bedende kaç kişiyiz? Hem yok eden hem de tanık, ne esaslı karmaşa!Ben sana küsüm aslında, haberin yok.

Koyup gittiğin yerde kötülük çok. Kime kızayım, nazım senden başka kime geçer? Benim sensiz kolum, bacağım, ocağım yok!

Yol arkadaşım nerdesin?

Sadece şarkının bu kısmı yaşadığım durumu özetliyordu. Her şarkı aşk için dinlenip, söylenmezdi sonuçta. Bir şarkının bir kısmı bile yüreğine değiniyorsa, yaşadığın olayı özetliyor demektir(!)

BANA BİR SES VER !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin