Düşe kalka geçirdik işte koca bir yılı. Arada burnumun direği sızlıyordu tabi. Ama alışıyordum.. Yazın çoğu öğrencinin evine gitmesinden dolayı kafelerin bir kısmı kapattı. Ben de kendime yeni bir iş buldum. Cankurtaranlık. Hazar'da sıkılmayayım diye yanıma geliyordu her gün. Tabi aradan geçen birkaç günden sonra asıl amacının yanıma gelmek değil de Rusça'sını pekiştirmek -Rus kızlarla-olduğunu anladım. Kıskanmıyorum tabiki. Ben kısa değilim, Rus'lar çok uzun.
Şoför yanığını bilir misiniz ? Hani bir kol cama karşı durduğundan simsiyah olmuştur. Can kurtaranlıkta da öyle bir şey olduğunu işe girdiğimde anladım. Seviyordum aslında mesleğimi. Doktordum bir nevi. Hayat kurtarıyordum. Tek kötü yanı yarımkollu üstümüzle durmak zorunda olmamızdı. Tabi sonrasında, askılı hiçbir şey giyemiyorduk bu nedenle.
Dürbünle etrafı kontrol ediyordum. Güneşten beynimin akma seviyesine geldiği sıralarda söyleniyordum sessizce.
''Oh oh el ele gezin, sevgi pıtırcıkları(!)
Bak bak şuna aa kızı öpmüyor vakumluyor resmen.
Allah canını almasın çocuk! Denizde don çıkarmak ne demek? Ayy tuvaletini yapıyor bide!''
Telsizi elime aldım ve
''Ay bu 3.sıra hizasındaki çocuk donu indirmiş, işiyor! Ay bunun annesini bulun hemen ?'' dedim.
Sonra dürbünümü alıp gözleme ve söylenmeye devam edecekken telsizi tekrardan elime aldım ve
''Ayyy biri A bölümü 8. sıradaki esmer çocuğu uyandırsın! Uyuya kalmış suratında tüp patlamış gibi olmuş kıyamam ya.''Burası Antalya ,adamı çarpar buranın güneşi valla.
Lastikle yüzmek ne demek ya! Amaaan kıyafetleriyle girmişler denize.
Oha şu-şu çok konuşulan ünlü değil mi? Ay hemen Hazar'ı arayayım da fotoğraf çektirelim yahu.
O takılarla denize nasıl giriyorlar ya?
''Hanımefendii! Şş, hey ,sen. Ay sen değil, sen , topuklularla plajda yürümeye çalışan hanım siz! Pardon fondoteninizin markasını öğrenebilir miyim?!'' diye bağırındım. Kadın uzaylı görmüş gibi baktı ve o topuklularla-cidden bu nasıl bir saçmalıktı?- yürümeye devam etti. Gözlerimi devirdim.
'' Ay beğendiğimden değil, çok çirkin olmuş ta, bidaha ondan kullanmayın diyecektim!'' dedim arkasından.
Oha, fön çektirmiş! Ben burda güneşin altında saçlarım kabarmış otururken, millet topuklularla, makyajlarla, takılarla gelip denize giriyordu. Evet,haklısınız(!) Öğrencilerin hiç derdi yok!
Bütün bir kışı bu günler için spor salonlarında geçiren insanlara baktım. Sonra da kendi halime yaktım. Yani yakmaya çalıştım ancak çakmak bulamadım. Aşağıdakilere seslendim.
''Şş, gençler. Bi baksanıza!'' sessizce seslenmiştim çünkü burada sigara içtiğimi öğrenirlerse beni kovarlardı. Kimse bakmayınca
''Size diyorum! Heey! Oğlum bi baksanıza, yukardayım!'' Sesimi duyanlardan biri kafasını kaldırdı ve yukarıya doğru baktı, ama yanlış tarafa bakıyordu. Bir kere daha seslendim.
''Burdayım, burda. Şş. Amip misin oğlum sen! Gaipten konuşmuyorum herhalde. Ne gökyüzüne bakıp duruyorsun!'' dedim sinirlice.
Çocuk bana baktığında herkes kafasını kaldırmıştı. Sanırım son cümlemi sessiz söylememiştim.
Bulunduğum yer çok yüksekte olduğu için, biraz daha eğildim.
'' Gençler! Çakmak var mı çakmak?'' dedim sessizliğime devam ederek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA BİR SES VER !
Roman pour AdolescentsGölge küçük yaşta babası tarafından terk edilen bir genç kızdır. Sırf 'elalem' ne der düşüncesiyle, dayatmalara maruz kalan annesi hiç bilmediği, sevmediği bir adam ile görücü usulu evlenir. Evlendiği adam sorumsuz, duyarsız alkol bağımlısı ve hayat...