Bölüm 16: Bu Gece ve Sonraki Her Gece

4.3K 408 43
                                    

Acayip derecede bunaltıcı ve ağır bir hava vardı İstanbul'da. Ağustos sıcağıyla kavuruyordu ortalığı. Tuğra ile Yakut, bir kaç saat önce emniyete gelmişlerdi, içerideki arkadaşından durumu öğrenen Varol da Narin'le birlikte, açık otoparkta arabanın içinde klimaya rağmen yanarak ve pişerek çiftin çıkışını beklemekteydi. 

Varol ve Tuğra, iyi anlaşan hoş bir çiftti. İlişkileri yolunda giderken, aşk yüzünü göstermeye, ikisi de hayatlarının yörüngesini birbirlerine kaydırmaya başlamışken, sebepsizce terk edip gitmişti kadın adamı. Hiç beklemediği bu darbeyle sarsılan adam, yaralarını sarmış, hızla toparlanmıştı belki ama uğradığı ihaneti, kalbinin ve gururunun nasıl kırıldığını asla unutmamıştı. 

Onca sene sonra kardeşinin başına gelen talihsiz olayla, anılar hortlamış, yaptığı bir kaç görüşme ve doğru temaslarla diğer mağdurenin Tuğra Gürışık olduğunu öğrenmişti. Şimdi de oturmuş onunla yüzleşmek için bekliyordu. Ne diyecekti? Ne soracaktı?

"Merhaba Tuğra, beni hatırladın mı?"

ya da,

"Hani, piç gibi ortada bırakıp gittiğin eski sevgilin var ya işte o ben."

ya da,

"Ee, nasıl gidiyor evlilik?"

ya da,

"Semih sana da mı aynı şeyi yaptı?"

Ya da... Ya da... Ya da...

Düşünceler, sorular, uygun ya da uygunsuz kelimeler zihnini doldurup doldurup, boşaltırken:

"Geliyorlar." diye fısıldadı Narin. O da dakikalardır kendisiyle başka bir hesaplaşmanın esiriydi. 

****

Stresli ve gergin geçen görüşme bitmiş, emniyetten çıkmışlardı. Yakut, karısının sakinliğine karşın içten içe nasıl sarsıldığını ve yıkıldığını görüyordu. Ancak yanında durmaktan başka şey gelmiyordu elinden. Başkomiser ile iki adamı son derece anlayışlı ve nazik davranmışlardı. Genç kadını asla zorlamamış, utandıracak veya rencide edecek her tür ifade ve davranıştan kaçınmışlardı. Ancak konu hassas, çirkin ve kötüydü. Dolayısıyla bazı şeylerin ortalığa dökülmesi ve dile getirilmesi kaçınılmazdı. Tuğra'nın duvarlarının çatlamaya, sinirlerinin bozulmaya başladığı fark edilinceye kadar meseleyi irdelemişler, o kadar sene sonra ne yapılabilir, bir şey elde edilebilir mi anlamaya çalışmışlardı. Bir dahakinde hukukçuların da yer almasını kararlaştırarak o günkü toplantıyı sonlandırmışlardı.  

Çift hiç konuşmadan acele adımlarla binayı terk etmiş, hızla otoparka gelmişti. Arabalarının durduğu yere vardıklarında Tuğra, kocasının yanından ayrılıp kendi tarafına geçmek üzereydi ki sıcak asfalttaki hareketlenme üzerine başını kaldırdığında, tam önlerinde acı bir frenle duran aracı ve içinden inen iki kişiyi gördü. 

Yakut, bileğinden yakaladığı karısını kolunun altına alırken, öfkesini zaptetmekte zorlanarak: "Hayırdır hemşerim?" diye ünledi. Tam karşılarına dikilmiş adama dalmamasının tek sebebi ürktüğü her halinden belli yanındaki genç kadındı.

"Dur." diye fısıldadı Tuğra, kocasının göğsüne elini koyarken, "Tanıyorum ben onları."

Genç kadının sesindeki kırılgan ve yalvaran ton, biraz gerilemesini, sakinleşmesini sağladı adamın: "Öyle mi?" dedi merakla.

"İzin verir misin?" 

"Bensiz olmaz!" diye netlikle cevap verdi Yakut, araya giren densiz tipe.

TUĞRA İLE YAKUT (SEVGİLİ OKUR SERİSİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin