Bölüm 20: Tanrıların İşleri

4.4K 380 65
                                    

Küvette son bulan buhranlı gecenin ardından hızla toparlanan ve yaşantısına geri dönen Tuğra, kocasıyla ilişkisinde bazı değişimler olduğunu fark ediyor, ancak ne anlam çıkarması gerektiğini bilemiyordu bir türlü. Esasında  için için bir hayal kırıklığına daha uğramaktan korkuyordu

Yakut karısından çok önce hislerini keşfettiğinden, hedefe odaklanmış, yıllarca acımadan kırıp döktüğü kalbi hem onarmaya hem de kazanmaya uğraşıyordu. Fakat işi hiç kolay değildi, yeni yılın başladığı şu günlerde hâlâ yerinde sayması da açıkça bunu gösteriyordu. Zira Tuğra, ruhunu, bedenini ve zihnini çok uzun zamandır korumaya aldığından, onun ataklarını ya anlamıyor ya görmezden geliyor ya da ustalıkla savuşturuyordu. 

Kısacası; dört buçuk senenin sonunda aralarında bir şeyler filizlense de, elle tutulur, gözle görülür bir ilerleme kaydedilmiş değildi henüz.  Ama artık yeterdi! Bu garip, anlaşılmaz, anlaşamaz, inatçı, tuhaf ve kesinlikle arızalı çift; dramdan, üzüntüden ve kederden yeteri kadar nasiplenmemiş miydi? Tabii ki de öyleydi. Bu yüzden de şimdi her şeyin değişme zamanıydı! En azından tanrılar böyle düşünmekteydi. 

Evet, evet. Yanlış okumadın Sevgili Okur: Tanrılar!  Cupid, Eros, Afrodit, İnanna, Venüs yani aşkla ilgilenen ne kadar tanrı, tanrıça ve kadim güç varsa  aşk tarihi açısından yüz karasına dönüşmüş, varlıklarını ve maharetlerini sorgulatan bu duruma el atmaya karar vermişlerdi nihayet. 

İşte bundan sonra her şey.... 

****

Buz gibi Ocak rüzgârı salonda eserken, kahkahalarını güçlükle zapteden genç kadın: "İn oradan!" dedi elindeki uzun saplı süpürgeyle ciddi görünmeye çalışarak, "Gitti diyorum sana."

"Nereden biliyoruz?" diye huysuzlandı Yakut, tepesine tünediği geniş koltuktan.

"E, terasa çıktığını sen de gördün ya."

"Tamam. Kapat o zaman o kapıyı. O kapıyı kapat!" dedi adam tek solukta. "Hem ne işi varmış ki burada?"

"Ne bileyim, önümden jet hızıyla kaçarken soramadım." diye cevapladı gülmekten kırılarak Tuğra ve balkon kapısının kapanmasıyla zemine ayaklarını basmaya cesaret eden kocasının yanına oturdu. 

"Tanıdığım en titiz, hatta titiz ötesi kadınsın. Bizim evde farenin ne işi olur?" 

"Fındık faresiydi. Girmiştir bir yerden."

"Geri gelmez değil mi?"

Kendisinin neredeyse iki katı cüsseye sahip kocasının son söyledikleriyle genç kadın tüm makaraları koyverdi artık. Bir yandan kahkahalar atıyor, bir yandan da: "Gelirse, içeri almam merak etme!" diyordu. Genç adam yanında neredeyse krize giren karısına bir iki ters baksa da nihayetinde dayanamadı ve o da gülmeye başladı. 

Enerjilerini tüketip sakinleştiklerinde:  "Sabah sabah amma aksiyon yarattın, işe geç kaldım senin yüzünden!"  dedi Tuğra, hâlâ soluk soluğaydı. "Ne diyeceğim şimdi ben Fırat'a?" Aslında bir sorun çıkmayacağını gayet iyi biliyordu.

"Fareden korktuğumu değil." dedi Yakut, başını dayadığı koltukta ona doğru döndürürken. 

"Yine de birine söylemeliyim." diye meydan okudu genç kadın, kocasına yanaşırken, gözleri ışıl ışıl parlıyordu.

"Kime meselâ?"

"Firuz, belki?"

"Hayatta olmaz. Dünyadaki tüm izciler öğrenir."

TUĞRA İLE YAKUT (SEVGİLİ OKUR SERİSİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin