Tuğra, şirketine ve hayatına yerleşmişti Fırat'ın. Tecrübesizdi, arada komik olaylara sebebiyet veriyor, potlar kırıyordu belki, ama bir şekilde bunlar sevimli bir hale bürünüyor, üstelik de zarar değil kâr getiriyordu nihayetinde. Ayrıca zekiydi ve kolay kavrıyordu. Çevresi inanılmaz genişti, kuvvetli dostlukları vardı, bir meseleye el attığında çözümsüz bırakmıyordu. Kimse kolay kolay ona hayır diyemiyordu sanki. En ilginci karısı Duru'nun, yeni sekreterine yaklaşımıydı. Uçan kuştan işkillenen kadın, bir dönem sevgilileriyle gündemden düşmeyen bu sosyete gülünden asla rahatsızlık duymamış, ikili arasında özel bir dostluk kurulmuştu.
Konuyu karısıyla konuştuğunda: "Görünenin arkasına bakmayı bilmek gerek, Sevgilim. Tuğra, bu güne kadar ki en iyi seçimin." demişti.
İşleri artıp, kazancı çoğalırken, Fırat, abisinin yangını, üç defa evlendiği karısı yani yengesine gerçekten de minnet duyuyordu artık. Ancak bu gün garip bir durgunluk vardı sekreterinin üstünde. Sebebini tahmin etmek pek de güç değildi. Zira aylar sonra Tuğra yine medyanın gündemine oturmuştu. Sabah gazeteleri eline alan herkes, sürmanşette bir karede Yakut Gürışık'ın seksi bir güzelle ileri derecede samimi hallerini, diğer karede de karısıyla mesafeli duruşlarını gösteren fotoğraflarla karşılaşmıştı. Arka sayfadaki haber iğrenç ötesiydi. Vergi kaçırdığı ve kara para akladığı iddia edilen adamın, servetini nasıl harcadığından, evlilik dışı ilişkilerinden, çapkınlığından bahsediliyor, Tuğra'nın hızlı geçmişi de es geçilmiyordu.
Yazılanları okurken Fırat'ın bile yüreği daralmıştı, aylardır gözlerinin önünde yaşam mücadelesi veren kadının halini düşünemiyordu.
"Tuğra," diye seslendi elindeki dosyalarla odadan çıkmak üzere bulunan sekreterine.
"Evet?"
"Üzül-me!"
Aralarında konusu geçmese de, patronunun neyi kastettiğini anlayan kadın: "Aslında pek aldırdığım yok." dedi soluk tebessümüyle, "Sadece zamanlaması kötü, haftaya duruşması var."
****
"Üzgünüm. Gerçekten." dedi Yakut utançla.
"Neden?" Aklı başka şeylerle meşgul genç kadın, gerçekten de anlamamıştı.
"Haber ve fotoğraflar için."
Omzunun tekini zarifçe silkti Tuğra: "Keşke," dedi, "biraz daha dikkatli davransaydın."
Karısının sinirlerini nerede aldırdığını, hangi kafayı yaşadığını cidden merak eden adam, rahatlamak yerine daha da mahcubiyet duyarken: "Önemi var mı bilmiyorum ama onunla aramızda hiç bir şey geçmedi." diye açıklamaya çalıştı.
Bal rengi saçlarını geriye doğru itti acı kahve gözlerin sahibi: "Aldırma." dedi ve ufak bir kahkaha attı, "O pisliklerin her yazdığına bakılacak olursa, ülkenin yarısıyla, hatta Galler Prensiyle bile aşk yaşadım ben."
Medyada okudukları, gördükleri ve izledikleri resm-i geçit yaparken gözlerinin önünde, sürmanşetten verilen o haberi de hatırladı Yakut: "Yaşamadın yani?" deyiverdi salakçasına.
Gözlerinin renginden daha acı bir tebessüm belirdi dudaklarında kadının: "Hangisini soruyorsun, ülkenin yarısını mı, Galler Prensini mi?" diye sordu alayla, kocasının hakkındaki kanaatlerini bildiğini göstermekten kaçınmayarak.
Bu kadar zamandır, karısına haksızlık etmiş olabileceği ilk defa aklına gelen adam kuvvetli bir azapla sarsıldı yerinden, söylediklerini, hakaretlerini, îmalarını düşündü her fırsatta yüzüne çarptığı, yer yarılsa yerin dibine inseydi keşke ancak mümkün değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUĞRA İLE YAKUT (SEVGİLİ OKUR SERİSİ)
General FictionMerhaba Sevgili Okur, bu defa anlatacağım tuhaf bir aşk öyküsü. Sevmeyi bilmeyen iki kalbin Tuğra ile Yakut'un birbirine tutulup kalmasının öyküsü. Okumaya başlamadan önce beklentilerini, fikirlerini, yargılarını ve kaygılarını bir tarafa bırak lüt...