"Tüm şarabı içmek de neyin nesi?" diye sordu Kutay.
"Başka türlü konuşmayacaktı." dedi genç kadın ve yatakta huzursuzca kıpırdandı.
İçkisine konan ilâç o kadar kuvvetliydi ki, uyanması saatler sürmüş, ancak gün ağarırken kendisine gelebilmişti.
"Ayrıca," diye devam etti, ömrü boyunca dertleştiği tek kişi olan avukatına, "yıllarca her sabah zihnimde aynı iğrenç suratın görüntüsüyle uyandım. Değiştirmenin vakti gelmişti."
"İşe yaradı mı bari?" diye sordu adam, sesinin titrememesine özen göstererek.
Gözlerini yuman kadın, bekledi biraz ve hayalinde kocasının yakışıklı yüzü belirdiğinde buruk bir gülümsemeyle cevapladı soruyu: "Ayıldığımda, baş ucumda Yakut'u bulmak iyi geldi. Yani evet, işe yaradı."
Avukat, oturduğu sandalyeden kalktı, pencereye yaklaştı, ne kadar duygusallaştığının fark edilmesini istemiyordu: "O seni çok seviyor." dedi, "Sen uyanana kadar, hastaneyi ayağa kaldırdı."
Yakut, kapıyı itip içeri girmek üzereyken duyduğu son kelimeler üzerine gayri-i ihtiyari durdu ve ardından gelecek sözleri bekledi merakla.
"Bu hayatta tanıdığım en onurlu insanlardan biri de benim kocam," diye mukabele etti Tuğra sönük bir sesle, "Sevdiği kadın da muhakkak ki çok şanslı. Ne ki o ben değilim."
Buz gibi bir bıçak sapına kadar yüreğine girip dönmeye başlarken, odaya daldı genç adam. Niye böyle konuşuyordu bu kadın? Hiç mi bir şeyin farkında değildi?
Sohbetleri damdan düşercesine kesilen ikili, hayretle ona bakıyordu şimdi: "Geldim." dedi saçmalıkla ve dikkatleri dağıtmak niyetiyle karısına döndü: "Daha iyi misin?"
Ceviz kadar irileşmiş gözler: "Evet." dedi.
Yakut, yatağın kenarına yerleşti ve kocaman elini karısının narin elinin üstüne koydu: "Emniyetten çağırmışlardı, oradan geliyorum." diye açıkladı
****
"O pisliğin evinde yapılan aramada, yerin iki kat altında bir arşiv bulmuşlar." diye anlatmasını sürdürdü adam, "Meğerse yıllardır uyuttuğu ve ... (burayı es geçti) kadınların görüntülerini ve resimlerini saklıyormuş."
Aklı elini tutan iri elin yaydığı elektriğe takılı kaldığından o ana kadar söylenenleri yarım yamalak dinlemiş kadın, duyduklarıyla irkildi: "Benim de," diye sordu beti benzi atmış halde, "var mıymış?"
Yakut, karısının yüzündeki değişimi gördüğünde lânet etti diline de, kendisine de: "Hayır." diye sakinleştirmeye ve temin etmeye çalıştı onu, "Anlaşılan, her şey seninle başlamış. Zaman geçtikçe sapıklığı ve profesyonelliği artmış, bu arada gelişen teknolojiyi de kullanınca ortaya hatırı sayılır büyüklükte bir veri bankası çıkmış. Yani..." duraksadı, uygun kelimeleri aradı. "Sana o şeyi yaptığında, böyle bir hazırlığı yokmuş. Giderek tecrübe kazanmış, manyaklığı artarak devam etmiş. Zaten süreç böyle işlermiş."
Konuşamadı Tuğra. Ruhu bedenini bırakıp gitmiş, canı çekilmiş gibiydi. Nefesi kesilmişti. Genç adam karısının gözlerinden taşan korkuyla karışık acı yüzünden kahrolmuştu: "Unutmadan başkomiser sana saygı ve selâmlarını gönderdi. Cesaretin sayesinde psikopat bir manyak yakalanmış, ayrıca da organize bir suç örgütü hakkında önemli deliller elde etmişler." dedi havayı biraz dağıtmak maksadıyla.
"Nasıl yani?" Soruyu soran, konuşmanın başından beri sesini çıkarmadan çifti izleyen Kutay'dı.
Yakut, karısının cansız elini iki avcunun arasına hapsetti, başını sesin sahibine çevirdi: "Manyak herif, kumpas kurulan iş adamları, hangi karanlık kişiler işin içinde, ne tür yolsuzluklar yapılmış, komplolar düzenlenmiş, hileli bilgiler, düzmece kayıtlar, kısacası herşey ve herkes hakkında detaylı dosyalar tutmuş. Anlayacağın dostum, sadece o pislik değil, bana komplo kuranları bile ömür boyu içeride tutmaya yetecek kadar belge var şu anda emniyetin elinde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUĞRA İLE YAKUT (SEVGİLİ OKUR SERİSİ)
Ficción GeneralMerhaba Sevgili Okur, bu defa anlatacağım tuhaf bir aşk öyküsü. Sevmeyi bilmeyen iki kalbin Tuğra ile Yakut'un birbirine tutulup kalmasının öyküsü. Okumaya başlamadan önce beklentilerini, fikirlerini, yargılarını ve kaygılarını bir tarafa bırak lüt...