BÖLÜM 10 ''Doktor Who?''
Ömer, telefonu kapatır kapatmaz takım, elbisesini düzelterek hızlı adımlarla bahçe kapısından içeriye girdi.
Yakın arkadaşının düğününe davet edilmişti. Düğün, mavi güller ile süslenmiş güzel bir bahçede yapılıyordu.
Ömer hızlı adımlarla damada doğru adımladı.
''Bekarlığa vedaya çağırmadın, çok bozuldum Vallahi!'' diye mırıldandı, arkadaşına sarılırken.
''Bizim kız yaptırmadı ki, partiyi. Oturup evde televizyon izledim.''
Ömer kahkaha atıp arkadaşından ayrıldı. ''Eyvah! Artık başın bağlandı, kılıbık olacaksın sen.''
''Hiç sorma...''
***
Oğuz, telefonu kapattıktan sonra sinirle merdivenleri çıkmaya başladı.
Ömer, kendisini acilen buluşmaları gerektiğini söyleyerek bir mekana çağırmıştı ancak gelmemişti. Üstüne birde 15 dakika beklettikten sonra telefonla arayıp ''Ağabeyim, Bizim şirketten aradılar. **** Hastanesine temizlik işçisi lazımmış. Benim acilen bir düğüne yetişmem gerekiyor, benim yerime sen gidiver işe. Hadi kolay gelsin!'' diyerek suratına kapatmıştı.
Oğuz, söylene söylene hastaneye girdi. ''Tüm işlere ben koşayım zaten! Sanki kendi düğünü...'' Ardından bir küfür mırıldandı. Oğuz, hastanelerden ve hastane kokusundan nefret ederdi.
***
''İlknur, onu oraya koymasana! Güzle durmuyor orada!'' diye İlknur'a söylendim ancak hanımefendi beni dinlemiyordu.
''Koyma diyorum!'' diye sesimi yükseltip İlknur düşmesin diye tuttuğum merdiveni hafifçe salladım.
''Allah, Bismillah!''
İlknur korkuyla merdivenin başına yaslandığında sırıttım. ''Bak! Düşerim üstüne, ezilir kalırsın altımda. Zaten hastanedeyiz, direk morga kaldırırlar seni!''
İlknur'a gözlerimi devirdim. İlknur o kadar kilolu bir kız değildi, sadece 3-4 kilo fazlası vardı.
''Dediğimi yap sende! Benim kuzenim geliyor, benim dediğim olacak!''
İlknur, beni umursamayarak kendi bildiğini yaptı ve merdivenlerden indi. ''Kızım sen ne anlarsın süsten! Bırak ben halledeyim işte. Kuzenine doğar doğmaz zevksiz olduğunu belli etmene gerek yok.''
İlknur birkaç adım uzaklaşıp astığı süslere baktı. ''Oldu, oldu.''
Yerdeki kutuyu alarak yatağın yanına gitti ve çıkardığı pembe tülleri kucağıma tutuşturdu. ''Bunları da etrafına bağlayalım.''
Tülleri teker teker ayırdığımda, ''Kurdele şeklinde yap da güzel dursun.'' Dedi.
Onu onayladım.
Halam bugün doğum yapacaktı aşırı tatlı bir kız çocuğu dünyaya getirecekti. Annemler doğuma yetişemeyeceği için onları temsilen ben gelmiştim hastaneye. Geldiğim gibide süs eşyalarına elime tutuşturuvermişlerdi. Bende bana yardımcı olması için İlknur'u çağırmıştım. Süslü cimcime, o da hemen gelmişti.
''Siz bu yaz Trabzon'a gitmeyecek miydiniz?'' dedim, tülleri bağlarken.
''Annem gideceğiz dedi ama babamın işini bir türlü ayarlayamadık. Kendimi doğanın kollarına atıp yeşilliklerin içinde Heidi gibi koşmak vardı ama...''
Duraksadı. ''...İşsiz arkadaşımın peşinden koşturuyorum işte.''
'Hah' diye bir nida yükseldi dudaklarımdan. Elimi belime yasladım ve ona doğru döndüm. ''Ben işsiz değilim bir kere. İş arıyorum, iş buluyorum, sonra kendi hür irademle ayrılıyorum.''
İlknur güldü, hatta kahkaha attı. ''Kendi hür iradenle mi? Kovuluyorum demiyor da!''
Öfkeyle soluyup elimdeki tülü çekiştirmeye başladım. 'Carttt' diye bir ses duyunca, korkuyla iki parçaya ayrılmış tüle baktım.
Fark etmeden tülü yırtmıştım. ''Aferin Hilal! Şimdi kendi hür iradenle o tülü güzelce bağlıyorsun.''
İlknur'a kaşlarımı kaldırdım.
Karşılığında omuzlarını silkip pembe çiçekleri vazoya koydu.
***
Oğuz, su dolu kovayı ayağıyla itekleyip açık kapıdan içeriye girdi. Görevli kendisine 3. Katı temizlemesini söylemişti, önce odalardan başlamanın daha iyi olacağını düşündü. Temizleyeceği ikinci odaydı henüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Göze Göz Dişe Diş
Humor#24 Mizah Rekor Çenesinin düşük olmasıyla bilinen ve oldukça şanssız bir kız olan Hilal'in bir gün Oğuz ve Ömer ikilisiyle karşılaşmasıyla hayatı daha da karmaşık hale gelir. İlknur'un sinsi planlarıyla başlayan; Oğuz'un komplolarıyla devam eden ve...