12. BÖLÜM ''Yapıştır!''
İlknur, elinde tuttuğu laptopum ile bana doğru adımladı ve yanıma oturdu.
''Evet, Hilal Hanım... Bu ayın kirasını ödediğimize göre, erkenden ödememiz gereken diğer ayın kirasını toparlamamız gerekiyor. Elimizdeki işlere bakalım...''
İlknur bir süre laptopa aldığı notları inceledi. Ben de bu sırada ağrıyan bacaklarımı ovaladım.
''...Bir bakıcılık işi daha var ancak onu eliyorum. Zira bu defa çocuğu 32 yerinden bıçaklanmış bir halde bulmaları mümkün.''
Ayaklarımı önümdeki sehpaya uzattım ve kollarımı göğsümde bağladım. Başımla onu onaylarken devam etmesini söyledim.
''Diğer iş ise Bakım Merkezinden geldi. Senin şu kuaförlük işi... Yarın görüşmeye gidelim. Bu gün annemle işimiz var.''
İlknur laptopu masaya bıraktı ve üçlü koltukta, başı dizlerime gelecek şekilde uzandı.
''Ya, ne biçim dövdük ama değil mi?'' dedi, yolunmuş saçlarını ovalayarak.
''Dövdük ama arada Oğuz bana bir geçirdi, anlatamam. Ayaklarım ağrıyor zaten...''
Bacaklarımı yeniden ovaladım.
Ezos Kafe'de halamın intikamını almak için Oğuz'a saldırdığımda, kafedekiler bizi zoraki ayırmıştı. Üstüne birde kafe sahibinin, 'Allah'ın cezaları, kavga edecek başka yer bulamadınız mı?!' diye bağırması üzerine karakolluk olmuştuk.
Yeniden...
Daha sonra öğrendik ki, Oğuz ve Ömer Abadan Amca'nın kılığına girip bizi bir güzel oynatmışlar, dalga geçmişlerdi. Bunu duyar duymaz benim şalterlerim attığı için karakol çıkışı ikinci bir kavgaya tutuşmuştuk.
Sonuç olarak, polis amcaların bizi ayırması üzerine 2. İntikam girişimimiz yarım kalmıştı...
Oğuz ve Ömer bizden ağır dayak yemişlerdi ancak Oğuz arada bacaklarıma çalışmış, Ömer ise İlknur'un saçlarını yolmuştu.
Yani, Karma Kılıklılar: 8, Mükemmel İkili 7 olarak yine biz geride kalmıştık.
''O değil de, en azından evleneceğimiz kişiler onlar değilmiş. Bir an o kadar inandım ki, evdeki çeyiz takımlarımın hesabını yaptım. Bu arada fark ettim ki, mutfak havlularım eksikmiş benim ya...''
İlknur'un alnına bir tane şaplak attım. ''Salak... Durdun onun hesabını mı yaptın?''
İlknur çok normal bir şekilde başını salladı. ''Neyse, hala daha Brad'imle bir şansım var. Gerçi Miraç da olabilir...''
İşaret parmağını yanağına yasladı ve uzun uzun düşündü...
''Bizim de hayallerimizde David Beckham var ama olmayınca olmuyor İlknur'cuğum. Benim tıbbı tutturma ihtimalim bile senin Brad ile olma ihtimalinden daha fazla...''
İlknur bana baktı. ''Oha! Durum o kadar vahim diyorsun yani...''
Kendi kendime laf sokturmuştum, hay aksi!
İlknur'un alnına vurdum, tekrardan. ''İlknur, bir çay koysan çok iyi olurdu.''
İlknur sırtını bana dönüp kumandayı eline aldı. ''Çok yorgunum Hilal. Kalk sen koy.''
Ofladım. ''Yahu benim bacaklarım ağır yaralı şuan. Ayrıca ne iş yaptın sen?''İlknur tüm ilgini televizyona vermiş bir şekilde beni yanıtladı. ''Nefes alıyorum ya, daha ne yapayım?''
Gözlerimi devirdim. ''Sen benden de üşengeçsin.''
İlknur benim ayağa kalktığımı görünce bana göz kırptı.
Mutfağa gidip çayı demledim ve tabağa hazırladığım kurabiyeler ile salona geri döndüm.
İlknur koltuğun üstünde ayağa kalkmış, deli gibi zıplıyordu.
''Ne oluyor kız?'' diye heyecanla yanına geldiğimde, sinirle yastıklardan birine tekme atması ve yastığın suratıma yapışması bir oldu. Aniden kafama gelen yastık ile kafam bir ileri bir geri gitti, ardından da dengemi kaybedip yere kapaklandım. Elimdeki tepsi ile birlikte...
Kafama aldığım darbeye mi, popumun acısına mı, yoksa 100 derecede kaynamış göğüslerime mi acısam diye düşünürken İlknur yanıma geldi ve bedenimi doğrultarak tişörtümü havaya kaldırdı.
''Ananı bacını İlknur... Allah seni ne etmesin İlknur! Bir beni yakmadığın kalmıştı, onu da yaptın İlknur!''
İlknur defalarca özür dileyip iyi olup olmadığımı sorarken benim tek yaptığım canım ciciklerime üflemek oldu.
''Hilal sende ayağımın önünde ne diye dikiliyorsun? Başka yerde dursana...''
Sinirle İlknur'a baktım. ''Ben nereden bileyim, senin Tarkan gibi tekme savuracağını... Ciciklerim yandı ya...''
İlknur beni koltuğa oturttu, başka bir tişört getirdi. Üzerimi değiştirdikten sonra, ''Söyle bakalım Kara Murat, ne oldu?'' dedim.
***
''Oha!'' diye çığlık attı Ömer. ''Oğuz, koş lan!''
Oğuz, saçlarını eliyle geriye doğru taradı ve kendini Ömer'in yanına bıraktı. ''Hayırdır?'' bakışları Ömer'in komik suratında gezindi; Ömer'in gözleri sonuna dek açılmış, joker misali yanakları kulaklarına varana dek gülümsüyordu. ''Abicim turnayı gözünden vurduk!''
Ömer, telefonun ekranını Oğuz'a çevirdi ve önce Oğuz'un artan takipçi sayılarını, ardından da popüler sitelerde gezinen fotoğraflarını gösterdi. ''Ünlü olmuşuz lan!''
Oğuz şaşkınlıkla telefonu eline aldı ve gerçekten de fotoğraflarının sosyal medya hesaplarında üst sıralara çıktığını gördü.
'' İnstagram'da paylaşılan ve kısa sürede ilgi gören 4 gencin videolarının ardından Oğuz S. Ve Ömer D.'ye genç kızların ilgileri büyük oldu. Oğuz S.'nin paylaşılan fotoğrafları, genç kızlar tarafından 'Türkiye'nin en yakışıklı erkeği' etiketiyle sosyal medyanın gündemine oturdu. ''
Oğuz gür bir kahkaha attı ve ayağa kalkıp yumruğunu havaya kaldırarak ''Sonunda!'' diye bağırdı.
''Vallahi bir gün şu suratının para edeceğini biliyordum lan. Gel bir öpeyim.'' Ömer hızla ayağa kalktı ve Oğuz'un yanaklarına ellerini yaslayarak alnına sulu bir öpücük bıraktı.
''Allah aşkına çek şu mikrop ağzını, yüzümü mahvedeceksin.''
Oğuz Ömer'i kendinden uzaklaştırdığında, Ömer şaşkınlıkla elini kalbine götürdü ve dramatik bir sesle, ''Şöhret seni çok değiştirdi Oğuz.'' Dedi.
''Görende her gün öpüşüyoruz sanacak Ömer, de git.''
Ömer, hızla Oğuz'un yanaklarına sulu öpücükler kondurup mutfağa doğru koşmaya başladı.
''Pis mikrop, resmen yüzüme tükürdün.'' Diye saydırdı Oğuz, arkadaşının ardından.
***
-5 gün sonra-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Göze Göz Dişe Diş
Humor#24 Mizah Rekor Çenesinin düşük olmasıyla bilinen ve oldukça şanssız bir kız olan Hilal'in bir gün Oğuz ve Ömer ikilisiyle karşılaşmasıyla hayatı daha da karmaşık hale gelir. İlknur'un sinsi planlarıyla başlayan; Oğuz'un komplolarıyla devam eden ve...