9- ''Romeo & Juliet'' PART 3

223 32 17
                                    


****
Seyircilerin arasında önce bir sessizlik oldu, sonra da kahkaha seslerini duydum.

Gülün, gülün. Düşene bir de siz gülün...

Mesanem uyarı sinyalleri gönderirken, İlknur'un bir akıllılık yapıp ayağımdan tuttuğu gibi beni geriye doğru çekmesini istedim.
Mümkünse tuvalete kadar da taşıyabilirdi.

Ağzımdaki iğrenç tat ile yüzümü buruşturdum. Buraları kim silmişti yahu? Zeminin iğrenç bir tadı vardı.
Artık sahne tozunu da yutmuştum. Ancak diğer insanlar gibi değil, resmen sahneyi yalayarak yapmıştım bunu.

Farkımız, tarzımız diye düşünerek Merve'ye baktım. Kocaman olmuş gözleri ile ayağa kalkmamı işaret ediyordu.

Sesli bir şekilde tükürüp zoraki ayağa kalktım ve üzerimi çırptım. Ve yapmamam gereken bir şeyi yaptım, seyircilere baktım. Kimisi onaylamaz bakışlarla, kimisi 32 diş sırıtarak bakıyordu.

Çok kalabalıktı...

Mahcupça başımı eğdim. Elimi kolumu sallayarak, bir adım ilerledim. ''Farklı girişleri severim. Buda benim serseri serbest stilim işte.'' ''Hahah' gibi sahte bir gülüş çıktı dudaklarımdan.
Seyirciler gülüştüğünde ben durumu toparladığımı düşünüyordum ancak Merve benimle aynı fikirde değil gibiydi.

Yüzümü sararmıştı onun?

Repliğimi hatırlamaya çalıştım.
Geçen gün İlknur bana salatalık maskesinin ne kadar yaralı olduğundan bahsetmişti. Acaba Rıfkı Amca'da var mıydı ondan?

Düşüncelerimin arasından çekip çıkardığım yanlış kelimeleri geri yolladım. Herkes benim konuşmamı bekliyordu, bir şey söylemeliydim.

''Abla, senin salatalıkla ne işin var?''
Ağzımdan çıkan kelime ile donup kaldım. Yahu salatalığın konumuzla ne ilgisi vardı?
Merve'nin her saniye sararıp solan yüzünü görünce repliğimi hatırlayıverdim.

''Abla, senin Muzaffer -
Sözüm aniden yarıda kalmıştı çünkü sahnede Muzaffer sıfatıyla oturan genci görünce ağzım beş karış açık kaldı.
''Vışşş! Yine mi sen? Senin burada ne işin var?''

Bankın üzerinde oturan ve boncuk boncuk gözleriyle şaşkınca bana bakan Oğuz'du.
''Asıl yine mi sen?''
Oğuz hızla ayağa kalktığında, yüksek çıkan sesi ile kaşlarımı çattım.
''Köpek gibi koklaya koklaya peşimden mi geliyorsun, yahu?'' dedim, öfkeyle.
Kaşları önce havalandı, sonra bir adım bana yaklaştı.

''Köpek olsam ayağına işer kaçardım kızım. Asıl sen bir yerlerime çip mi taktın? Nereye gitsem karşımdasın!''
Ben mi onun karşısına çıkıyordum? Saçmalık.

''Yahu sen oyunculuktan ne anlarsın, karaktersiz adam? Burada bile buldun beni!''
Hayır, nasıl bir günah işlemiştim ki, bu çocuk sürekli karşımdaydı?

''İşim gücüm çok senin gibi çirkin bir kızın peşine mi düşeceğim. Şuna bak, ördek suratlı!''

Oğuz bana resmen çirkin ördek yavrusu diyerek hakaret etmesi ile şalterlerim atmıştı.
Artık ne sahne, ne oyun, nede şizofreni yatkını kel yönetmen umurumdaydı. Şu karma kılıklıya ağzının payını vermeliydim.
Ellerimi belime yaslayıp başımı oynata oynata bağırdım. ''Ayyhh!'' diye bir ses çıktı dudaklarımdan. Seyirciler gülüştü.

''Haspam! Öküzün ettiği laflara bak. Karşıma her çıktığında başıma gelmeyen kalmadı be! Birde hakaret edip duruyorsun.''
Resmen boğazım yırtılırcasına bağırıyordum. Bir yerlere kaçtı dediğim sesim, şimdi Allah ne verdiyse yardırıyordu.
Merve, ''Sus, sus. Oyuna geri dönün, ne yapıyorsunuz?!'' diye telaşla kolumu çekiştirdiğinde, Merve'den uzaklaşıp banka bir tekme attım. Sinirle attığım tekme, bankı yalnızca birazcık sürüklemişti, umursamadım ve Oğuz'a nefretle baktım.

Göze Göz Dişe DişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin