9-''Romeo & Juliet '' PART 2

204 34 1
                                    



Sırtımı yasladığım duvar aniden canlanıp belime bir tane geçirdiğinde, hem canımın acısıyla, hem de tikimi denk gelmesinden dolayı çığlık attım. Aynı anda dengemi kaybetmemden dolayı sandalyeden kıçımın üzerine düştüğümde bir an popomun dümdüz olduğunu falan düşündüm.

''Ne oluyor ya? Kemiklerim kırıldı.''
Acıyla ayağa kalkmaya çalıştım. Demek ki duvara yaslanmamıştım, yanlışlıkla birine yaslanmıştım. ''Hangi hayvan yaptı bunu?''

Yerden kalkamayınca zoraki perdeyi açmaya çalıştım. Perde de maşallah, fil ağırlığında olunca İlknur'un yardımıyla zoraki açmıştım ancak mor bir sandalye dışında hiçbir şey görünmüyordu.

''Zalımın evlatları, kız burada düştü mü, öldü mü, kaldı mı hiç düşünen yok.''
İlknur beni ayağa kaldırınca sandalyeme yeniden oturdum.

''Ne zaman başlayacak bu Kavuşamayanlar.''

Aradan bayağı bir zaman geçmişti ki, bu süre zarfında etraf resmen savaş alanına dönmüştü.

En önemli 3 oyuncu ortada yoktu, yerine gelecek olan oyuncularda hala gelmemişti. Oyuncu eksikliğinin üstüne bir de kostümlerin eksik getirildiği anlaşılmış ve ekipten birkaç kişiyi acil olarak göndermişlerdi. Giden kişilerden biriside dekorasyon ile ilgilenen çocuklardan biri olduğu için kargaşa çıkmıştı.

Her dakika başı kel yönetmenin öfkeli çığlıklarında ve önüne gelene bağırarak emir vermesini dinliyorduk.

Herkes birbirine sarmıştı, yönetmen çıldırmıştı ve Merve'nin 'Üzerimizde nazar var' diye ağlayıp duruyordu.
''Ya, acaba biz geldik diye mi oldu? Sonuçta biz belayı çekiyoruz, üzerimizdeki tüm kötü enerjileri etrafımıza mı saldık acaba?''

İlknur gözlerini devirdi. ''Hee Hilal, hee. Sende başla artık 'Üzerimizde büyü var.' diye. Zaten kötü enerji falan varsa hepsi sendendir, benden değil.''

Gözlerimi büyüterek İlknur'a baktım. ''Vışşş.''
Annem, bir teori attım ortaya, suçlu yine ben çıktım...

Merve koşturarak yanımıza geldi. ''Ya koltuklar tamamen doldu, Yönetmenin çağırdığı adam ne zaman başlayacak diye soruyor. Çıldıracağım. Daha hiçbir şeyimiz hazır değil. Tüm emeklerimiz boşa gidecek.''

Ayağa kalkıp Merve'yi sakinleştirebilmek amacıyla onu yerime oturttum. ''Sakin ol, elbette birisini bulacaklar. Koskoca sanat camiasında oynayacak oyuncu mu bulamadınız?''

''Yok Hilal, yok işte. Oyuncularımız gelmedi, onların yerini dolduracak olanlarda gösteri bitince anca gelirler zaten. Gerçi gösteri bir türlü başlamayacak ama...''

''Sizin oyunculardan birini çıkarıverin. Gösteriyi idare edecek kadar oynasın yeter.''
''Ya herkes kendi kısmına çalıştı. Zaten kadromuzda sadece 4 genç vardı. Diğerleri ileri yaşta, başrole uymazlar.''
Biraz düşündüm. ''Şu makyajı yapan çocuk falan olmaz mı?'' Başımla işaret ettim.
Merve önce gösterdiğim yere baktı. Çocuk benden 4 yaş falan büyük olmalıydı. ''O oyunculuktan ne anlar. Hem senaryoyu bilmiyor ki...''

Başımı umutsuzca iki yana salladım. ''Sizi idare edecek kadar oynasa yeterdi.''
''Biz kabul etsek hadi neyse, yönetmen kabul etmez ki.''
Başrol bayağı zor iş olmalıydı, sonuçta sahneleri çoktu. Aylarca uğraştıkları emek boşa gidecekti.
Omuzlarını düşürmüş, başını eğmiş bir şekilde öylece oturuyordu.

İlknur'a baktım. O da ne yapacağını bilmiyordu. Merve'yi kendine çekip sıkıca sarıldı. ''Elimizdeki tek erkeği değerlendirmek zorundayız. Ben şu çocuğun yanına gidiyorum.''

Göze Göz Dişe DişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin