11. BÖLÜM '' Alnıma yazdı kader, silemedum!''
İlknur, elindeki defteri bir kenara bırakarak bana ve Merve'ye baktı.
''Hesaplarıma göre, Karma Kılıklılar: 7, Mükemmel ikili: 6. Bunu onların yanına bırakamayız Hilal, acil bir plan bulmalıyız.''
Elimdeki portakal suyunu höpürdeterek içtikten sonra, pipete yaptığım işkenceye bir son vererek Merve'ye baktım. ''Kız Merve, sen sinsi kızsın. Bir şeyler bul bakalım bize.''
Merve elindeki telefonu bırakarak bize döndü. '' Ne demek ben sinsiyim?'' Tek kaşını kaldırdı.
''Sinsisin ayol. Yalan mı söyleyeyim?''
Merve gözlerini devirdi ve sandalyesinin arkasına astığı çantasına telefonunu bıraktı.
Merve – Nam-ı diğer Rapunzel- benim biricik arkadaşımdı, en son 1 hafta önce falan görüşmüş olmalıydık. Yani tiyatro faciasından beri... İnstagram'da ünlü olan videomuzun üzerine bizi aramış ve 'Ne haltlar karıştırdınız siz!?' diye çemkirmişti bize.
Bizde hoş bir kafede buluşmuş, olan biteni anlatmıştık. Sonuç olarak da İlknur, karma kılıklılarla girdiğimiz bu kapışmayı bir kağıda dökmüştü. Ve bizden öndelerdi...
Bulunduğumuz kafeye şöyle bir göz attığımda, açık kahve tonlarının çok fazla kullanıldığını fark ettim. Normalde pek tercih etmediğim bir renk olsa da , yuvarlak masalar etrafındaki yeşil sandalyelerle çok hoş bir yere çevrilmişti, mekan.
''Şuraya geleli 2 saat oluyor, ve ağzınızdan 'Karma kılıklılar, adi herifler' dışında bir şey çıkmadı. Ha birde, 'Domuz kokulu, gergedan popolu, çirkin ornitorenk yavrusu' var.''
Evet, bu tabirde İlknur'un bulduğu naçizane bir sıfattı.
''Ama Merve'm görmüyor musun? Bizden öndeler ve onları bunu ödetmemiz gerekiyor. İş Hilal'in olur? Aşağıya da Pirana yavrusu doldururuz?''
Merve ile aynı anda ''Oha!'' diye söylendik. ''Türkiye'desin tatlım. Pirana'yı nereden bulacaksın?''
İlknur, işaret parmağını ileri geri sallayarak, ''Doğru ya!'' diye mırıldandı.
''Yeter ama! Ne zamandır görüşmüyoruz, geldiğimden beri Oğuz'da Oğuz, Ömer'de Ömer. Gideceğim ama...''
İlknur ile ayaklanan Merve'ye doğru aynı anda atıldık. ''Tamam ya, gitme. Bir daha açmayacağız bu konuyu.''
''Yani bir 5 dakika kadar falan...''
Merve, İlknur'un sözü üzerine gözlerini devirdi. ''Gerçekten, hayatınız onlar olmuş. Ya şu genç yaşta yaşlanacaksınız, bak kırışıklıkların çıkmış.''
İlknur dehşetle gözlerini açtı ve telefonunun ekranından gözlerinin etrafına bakmaya çalıştı. Ancak bu hareketi yaparken tuvalete gidememiş sincap yavrusu gibi göründüğünün farkında değildi. Telefonunu elinden alarak masaya bıraktım.
''Siz onları bırakında, bu yaşta hala bekar dolanıyorsunuz. Onu ne yapacaksınız?''
İlknur ile aynı ayna yüzümüz düşünce Merve pis pis sırıttı. Portakal suyumu elime alarak küçük bir yudum aldım.
Tamam, erkek meraklısı değildik ama annemin de sürekli dediği gibi, 'Kocayı erkenden bul, sonra turşunu kurarım.' kuralına uymasak da olmazdı.
İlknur biranda mod değiştirdi. ''Bir dakika! Yoksa?''
Merve, kollarını iki yana açarak ''Söyle, söyle.'' diye mırıldandı.
İlknur, işaret parmağını Merve'nin gözüne sokar gibi ileriye uzattı. ''Sevgili mi yaptın?''
Ne!!? Ne ara!
Ağzımdaki portakal suyunu Merve'nin suratına fışkırtmamak için zoraki yutmaya çalıştığımda boğazıma takıldı ve deli gibi öksürmeye başladım.
''Oha, kız ölüyor!''
İlknur, hayvan gibi sırtıma geçirdiğinde, boğulmaktan çok kırılan kemiklerimin iç organlarıma batmasından dolayı ölebilirdim.
''Ya-vaş, İlk- Öl-düm...''
Zoraki konuşup öksürmeye devam ederken, öne doğru eğdiğim bedenime ikinci bir darbe aldım. İlknur tekrar sırtıma vurmuştu.
Kısa bir an, ciğerlerime nefes dolmayınca gözlerimi kapadım, dikeldim ve suyumdan bir yudum aldım.
''Allah razı olsun İlknur, sen olmasan ölebilirdim.''
Elimde olsa bağırarak söylerdim ancak sesim fısıltıdan bile daha kısık çıkmıştı. Galiba sesim ciğerlerime kaçmıştı.
''Ne? Anlamadım, vurayım mı bir daha?''
Beni duymak için dibime giren İlknur'u itekledim. Öksürdüm ve iyi olduğumu söyledim.
''Ne demek sevgili yaptım? Niye benim haberim yok?''
Merve, ellerini göğsünde bağladı. ''Biricik Rapunzel'inden daha önemli şeylerle ilgilendiğinden olabilir mi?''
İlknur güldü. '' Eee, kim bakalım bu şanslı zibidi?''
Merve, yüzünde güller açmış bir şekilde mırıldandı. ''Mert!''
İlknur ile birbirimize baktık. Tanıyor muyduk?
İlknur, hayal alemine çoktan geçiş yapmış, sırıtarak romantik rüyalarına daldığında, elimi gözlerinin önünde salladım.
''Kim kız bu Mert?''
''Ya, hani tiyatroda başroldü, biz kavuşamayanları oynayacaktık. O gün kaza yapmışlardı, durumu iyi değil demişlerdi. Hatırladın mı?''
''Eeee?'' dedi İlknur, heyecanla. Önündeki tatlıyı duraksamadan mideye götürüyordu.
''Tiyatrodan sonra hastaneye gittim. Zaten, gösteriye çalışmaya başladığımız ilk andan beri aramızda bir şeyler vardı, sevgiliymişiz gibi davranırdı bana. Hastaneye telaşla gittikten sonra iyileşene kadar sürekli onunla ilgilendim, ailesiyle tanıştım. Canım kayınvalidem de bana onay verince, Mert açıldı. ''
İlknur araya girdi. ''Kız 1 haftadır mı çıkıyorsunuz?'' İlknur elinin tersiyle koluma vurdu. ''1 hafta gecikmeli olarak geliyor haberler. Allah'ım olamaz, zirveden düşüyorum galiba. Dedikodu basamaklarını birer birer geri iniyorum, olamaz!'' dedi.
Merve, ''İlknur, merak etme. Seni o zirveden hiçbir güç indiremez.'' dedi.
''Eee, nasıl gidiyor peki?''
''Vallahi tamda Abadan'ın dediği gibi... Harika!''
Abadan ne be?
''O ne kız? Yeniyor mu?''
İlknur'un sözü üzerine güldüm. Hee İlknur, yeniyor. Alayım bir porsiyon, ye!
''Ne yenmesi İlknur... Abadan, falcı bir adam... Annem götürene kadar kim olduğunu bende bilmiyordum, sonradan öğrendim. Bu Abadan denen adam her şeyi biliyor. Tiyatro gösterimize 2 gün kala, sizi aradığım gün gitmiştim. O gün bana tiyatroda hiç beklemediğim şeyler olacağını ancak gösterimizin çok güzel geçeceğini söyledi. Hatta gösteri sonrasında aşk hayatım hakkında beni çok olumlu şeylerin beklediğini de söylemişti.
Sonra bilin bakalım ne oldu? Sen geldin...'' Eliyle beni işaret etti. ''... Gösterinin içine ettiğinizi düşündüğüm bir anda harika bir bitişle sahneyi kapadık ve sonra da Mert ile çıkmaya başladık.''
Şaşkınlıkla ve tereddütle Merve'yi dinlerken bana ettiği güzel iltifat üzerine teşekkürlerimi ilettim. Bir şeylerin içine etmek görevimiz...
''Yani Abadan yemek değil mi?''
İlknur'un omzuna bir tane geçirdim. ''Eğer bu falcı adam her şeyi biliyorsa, önümüzdeki ay kaç kilo vereceğimi de söyleyebilir değil mi?''
Merve, önce İlknur'a birkaç saniye baktı, sonra da önündeki tatlı tabağını işaret ederek, ''Abadan'a gerek yok tatlım. Önümüzdeki ay pek bir kilo veremeyeceksin.'' dedi.
İlknur önce tabağa baktı, ardından bize. Usulca yarısı yenmiş tatlı tabağını ileriye doğru itekleyip yutkundu.
''Dost acı söyler tatlım.''
İlknur'un düşen yüzünü görünce yanaklarını hunharca sıkıştırdım. ''Üzülme bir tanem. Ben seni böyle de severim.''
İlknur ellerimi itekledi. ''Sen değil, beni Brad Pitt beğenecek. Boşandığına göre bir şansım var demektir.''
Merve'yle gülüştük. ''Brad seni ne etsin gülüm.''
İlknur ikimize birden geçiriverdi. Yahu bu kızın eli çok ağırdı.
''Sizi Abadan'a götüreyim mi? Brad mi, yoksa başka biri mi bekliyor sizi anlarız.''
Merve beklentiyle bize baktı.
Ben tabi ki reddedecektim ancak İlknur benden önce atıldı. ''Kesinlikle gidiyoruz.''
İlknur'a gözlerimi devirdim. Deli bir adamın sözlerine mi inanacaktık? Gelecekteki eş adaylarımızı, aşk hayatımızı nereden bilebilirdi?
''Adamı yemeden gelsek bari!''
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Göze Göz Dişe Diş
Humor#24 Mizah Rekor Çenesinin düşük olmasıyla bilinen ve oldukça şanssız bir kız olan Hilal'in bir gün Oğuz ve Ömer ikilisiyle karşılaşmasıyla hayatı daha da karmaşık hale gelir. İlknur'un sinsi planlarıyla başlayan; Oğuz'un komplolarıyla devam eden ve...