Bölüm 11

2.8K 130 1
                                    

Ertesi gün öyle çabuk geçmişti ki kendimi henüz pazartesiye hazır hissetmiyordum. Yorgunluktan birbirine yapışmış göz kapaklarımı açmayı başardığımda saate baktım. Daha sekiz bile olmamıştı ve hazırlanıp çıkmam için yeterli vaktim vardı. İzel ise hala uyuyordu ne şanslıydı ki haftanın ilk günü dersleri öğleden sonraydı ve onu görünce benim de böyle bir şansım olsun istiyordum. En azında birkaç gün hariç öğleden sonraya kalan derslerim de olacaktı.

Bunu düşünerek Kendimi yataktan kaldırıp banyoya sürükledim. Papatya kokulu sabunumla yüzümü ayılana kadar yıkadıktan sonra kurulanıp banyodan çıktım. Şimdide dolabın önünde ne giyeceğim düşüncesiyle zaman kaybedecektim. İçimde bilemediğim saçma bir heyecan duygusu vardı yeni okula başlayan ilkokul çocuğu gibi hissediyorum kendimi. O yüzden kıyafet konusunda biraz üstüne düşmeliydim. Gözümün önünden bütün kıyafetlerimi geçirdikten sonra bordo eteğim üstüne de siyah bluzumda karar kıldım. Saçlarımı maşayla şekillendirip açık bıraktım. Komodinin üzerinden telefonumu alıp çantama attım ve odadan çıktım.

Çantamdan anahtarları çıkarıp arabama doğru ilerlerken İzelin söylediklerini bir kez aklıma getirdim. Her ne kadar tosbikle okula gelmememi söylese de arabam için kimseden utanacak halim yoktu. Arada sırada yürüyebilirdim ama ilk günümde vos vosum bana şans getirmeliydi. Bu sefer aynı hataya düşmemek için telefonumu çantadan çıkarıp yanımdaki koltuğa bıraktım.
Yolda ilerlerken kısık seste radyonun sesini açtım. Ve kendi kendime okula giden ilk kısa yolculuğumu başlattım.
Gerçekten de yürümeyi tercih etmek daha akıllıcaydı. Sadece beş dakika içinde okulun girişindeydim. Arabamı sakin bir yerde park halinde bıraktım. Kaldırıma çıkıp birkaç küçük adımda kapıya vardım. Tam kapıdan geçmek üzereyken başımı kaldırdığımda onlarla karşılaştım. Okulun ilk gününde bu manzarayla karşılanmak için ne yapmıştım?
Kayra sırtını duvara yaslamış bir eliyle de Simay'ın ince belinden sımsıkı tutmuştu. Yüzleri arasında bir gıdım bile boşluk yok denecek kadar azdı. Ve gerçekten okulun bahçesinde öpüşüyorlardı. Sorun şu ki ben neden buna şaşıyordum. Daha bir gün öncesinde bundan fazlasını görmüştüm. Onlar etrafta olduğu sürece de böyle şeylere alışmalıydım.
Bu manzaraya daha fazla şahit olmamak için gözlerimi yere indirdim ve hızlı adımlarla yanlarından geçmeye çalıştım. O anda ince ses beni durdurdu.

"Günaydın Asya"

Gözlerimi tekrar onlara çevirdiğimde bedenler ayrılmıştı. İkisi de her şey normal devam ediyormuş gibi bana bakıyorlardı.

"Günaydın" dedim. Gözlerine bakmaktan korktuğum diğer kişi hiçbir şey olmamış gibi beni izlerken ben de aynısını yaptım. Siyah saçlarını yana doğru savurmuş kulağını açıkta bırakmıştı. O zaman küpesi olduğunu fark ettim. Metal halka küpe güneş ışığıyla parladı.

"Hemen derse mi gireceksin?" diye sorduğunda tekrar Simaya döndüm.

"Evet hatta sizde öyle yapsanız iyi olur." dedim. Önüne dönerken bana burun kıvırdı. Başka ne yapabileceğimi düşünüyordu ki burada durup onları izleyemezdim ya.

"Sıkıcısın... sana iyi dersler."

"Sanada iyi... çalışmalar" dedim. Tepkisini gözlemlemeden hemen yanlarından geçip okula girdim. Umarım neyi ima ettiğimi anlamıştır. Sabahın ilk saatlerinde bu kızla karşılaşmamış olmayı dilerdim. Ama bu konuşmayı o başlatmıştı.

♥♥♥

Kapıya doğru vardığımda içeride büyük bir sessizlik hakimdi. Tam zamanında gelmiştim ama sınıf koca bir boşluktu. En gözde yer en öndür diyerek cam kenarından tekli sıraya oturdum. O sırada kapıdan içeri benim gibi dakik olan bir kişi daha girdi. Yüzüne yakışan gözlükleri arasından bana bakıp gülümsediğinde biraz da olsa rahatladım. Koca sınıfta hem yeni hem tek başına olmak çok kötü bir durumdu . Adımlarını bana doğru çevirip yanıma geldiğinde sandalyemde doğruldum.

"Selam"

"Selam...herkes nerede?" diye sordum.

Etrafına biraz bakındıktan sonra çantasını yanımdaki sıraya bıraktı ve bana döndü.

"Buraya pek zamanında gelmezler ya erken... ya geç...ya da hiç." yaptığı açıklamaya güldüm.

"Adım Demir" dedi elini bana uzatırken.

"Asya ." diye karşılık verdim uzattığı elini tuttum. Başını sallayıp hayranlık uyandırıcı bir gülümseme sergiledi.

"Benim burada ikinci senem bir sorun olursa rahatlıkla sorabilirsin . " işte buna şaşırmıştım. Ama bu şaşkınlılığımı belli etmemeye çabaladım.

"Teşekkürler." dedim ve sonrası içerisi kalabalıklaşana kadar konuşmaya başladık. Geçen yıl bir fotoğraf sergisine katılıp resimlerini sergilemişti ve alttan derslerini veremediği için bu yıl tekrar ettiğini söyledi. Bir de kız arkadaşı vardı. Ona anlatabileceğim sadece ailem ve İzel vardı. Beni de buralara İzelin sürüklediğini söylediğimde onunla tanışmak isteyeceğini düşünmüştüm ama o zaten tanıyordu. İlk defa edindiğim bu arkadaştan hiç sıkılmamıştım. Biraz geçtikten sonra içerisi yavaş yavaş dolmaya başladı.
Ders hocası sınıfa girer girmez kendimi hemen tanıtıp diğerlerinin yanında açıklamalar yapmaktan kurtuldum.
Yoklama alınırken kapı aralandı ve içeri geçen defa karşılaştığım gamzeli çocuk girdi. Bana başıyla selam verip arkalara doğru ilerledi.

"Onu tanıyor musun?"diye sordu Demir.

"Evet bir gün önce görmüştüm İzelin arkadaşlarından biri."dedim. Arkaya dönüp ona bir kez daha baktım. Gözleri anında bakışlarıma karşılık verdi. Ela gözlü olduğunu da o zaman fark ettim. Ufak bir gülümsemeyle önüme döndüm. Ve adının Ediz olduğunu yoklama sırasındayken öğrendim.

Sadece vote arkadaşlar... ;)

 ;)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

♥♥♥




BENİMLE KALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin