Bölüm 49

2.2K 93 29
                                    

KAYRA

Güneş doğmaya başladığında odanın içi yarı aydınlık yarı karanlık durumdaydı. Daha çok perdeleri kullanmadan odanın hep karanlık kalmasını tercih ederdim. Ama sabah olduğunu anlamak için de bir kısmı daima açık olurdu. Bu da Keremin başıma açtığı işlerden biriydi. Birinci seneyi sürekli geç kalmalar ve uzaklaştırmalarla ancak geçtiğim için ikinci sene böyle bir yola baş vurmuştu. Şimdi çalar saatinde ötmeye başlayacağını biliyordum. Senenin başından bu yana kaç saat duvarı boyladı ama pes etmeden her seferinde bir tane almayı başarmıştı. Oldukça inatçı bir arkadaşa sahiptim.
Henüz alarm da çalmadan uyandığım için uzanıp kapatmaya çalıştım ama bedenimdeki ağırlıkla yerimden kıpırdayamadım. Göğsüme sarıp sarmalayan kollar derinden ama sakin nefes alıp verişler ve bu tatlı koku bir yabancıya ait değil. Çoğunlukla kendimi böyle bir durumda bulduğum oluyordu ama bu seferki çok farklı hissettiriyordu. Çünkü farklı olan oydu. Saçlarının kokusu bile beni kendine çekiyordu dokunmamak için kendimle mücadele verdim. Hareket edemiyordum ama kalkıp bir duş almaya da ihtiyacım vardı. Zaten ben bu anı bozmazsam biraz sonra bir çift yeşil göz uykudan uyanarak beni azarlayacaktı. Bedenimi yavaşça ondan kurtarıp ayağa kalktım ve tam o sırada da alarm çalmaya başladı. Panik içinde otomatikman elim alarm tuşunu buldu ve kapattım. Saat henüz dokuz olmuştu. Hiç okula gidip ders kaldıracak halde değildim.
Dönüp Asya'ya baktığımda hiç hareket bile etmeden uyuyordu. Dün gecenin yorgunluğundan olduğunu biliyordum. Gece ben yanındayken küçük mırıldanmalar dışında ikinci bir kabus olayı yaşamadık. Çünkü uykularımı bölüp sürekli onu kontrol ettim. Şimdi ise rahat bir şekilde uyuma hakkını ona veriyordum.

Birkaç esneme hareketinden sonra tutulan boynumu yumuşattım. Ardından duşa girmek için tişörtümü üzerimden sıyırıp çıkarttım. Banyo kapasına geldiğimde zil çalmaya başladı. Harika zamanlama İz en erken saatte buradasın.

Odadan çıkıp direk koridora çıktım ve bir daha çalmasına izin vermeden kapıyı açtım. Ve tamamen aklımdan çıkardığım bir davetsiz misafirim vardı. Kahretsin işte bunu hiç beklemiyordum.

Cemre sarı saçlarını savurup davet edilmeden içeri girdi. "Selam hayatım biraz erken geldim."

Uzanıp yanağımdan öperken tepkisiz kaldım. Kendimi düşüreceğim en berbat durumlardan biriydi. Mükemmel zamanlama.

"Beraber okula geçeriz diye düşündüm."

Ne harika ben okulun yolunu bilmiyordum zaten.

"Bugün okula gitmiyorum işlerim var."dedim. Bu sözlerin ardından yılışık bir şekilde bana yapıştı. Eli çıplak göğsümden yüzüme doğru ilerledi. Şuanda bunun hiç sırası değildi. Bu kız ellerini ne zaman nerede kullanacağını bilmiyor. Aramıza koyduğumuz sınırları aşıyordu.

"Hımmm bu işlerinde sana yardım etmemi ister misin?"

İki elini birden kibar bir şekilde tutup kendimden uzaklaştırdım. "Hayır gerek yok... bence sen gitsen iyi olur."

Bana bakarken kaşlarını çattı. "Neyin var senin?"

"Bir şeyim yok sadece bugün..." dediğim sırada bana gözlerini kısarak baktı. Ah şu kızların bilmem kaçıncı hisleri. Bir şeylerden şüphelenmekte uzmanlar.

"Yalnız değilsin başka biri var." Dedi. Bakışlarını odama doğru yöneltti.

"Sana gitmeni söyledim değil mi?"diye lafımı yeniledim.

BENİMLE KALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin