Bölüm 42

2.2K 107 24
                                    

Gecenin ilerleyen saatlerinde filmin sonuna gelmiştik. Hatta son birkaç dakika kalmıştı bitmesi için. Saniyeleri bile sayabilirdim şuanda. Yanımda git gide bana sokulan biri varken gerçekten dikkatini başka yere vermek zordu. Yağızın neden böyle bir şey yaptığını anlayamıyordum. Ama koltukta dört kişi yan yana oturduğumuzu varsayarsak hareket etmek için birbirimize yaklaşmaktan başka çaremiz yoktu. Hareket ettiğimiz anda tenlerimiz birbirine değiyordu. Diğer taraftan Cemre'nin Kayra'nın kucağına oturma planları suya düşmüştü. Çünkü Kayra durmadan oturuşunu değiştirip sıkıntı yaratmıştı. Ve benimde onun yüzünden tüm dikkatim uçup gitmişti. Yine de bu duruma istemeden de olsa sevinmiştim. Tüm bunlar olup biterken de yarısına kadar izlediğim filmin kalanına doğru dürüst odaklanamadım.
Yapışıp kaldığım koltuktan kalktım.

"Lavabo ne tarafta?" diye sessiz bir şekilde Yağıza sordum. Kimsenin dikkatini dağıtmak istemiyordum.

"Üst katta soldaki ilk kapı."

"Teşekkürler "

Gülümsedim ve salondan çıkmadan önce İzel'in oturduğu yöne baktım. Başını  Kerem'in omzuna yaslamış  elleri de birbirine kenetlenmişti. Onlar adına mutlu olarak merdivenleri tırmadım. En azından birileri bu geceden keyif almıştı. Sol tarafıma bakınıp doğru kapıyı buldum. Kapının sarı kulpunu çevirip içeri girdim. Harika nefes almak buydu işte. Yüzümü yıkayıp aynada kendime baktım. Uykum falan da yoktu ama bu iki adamın arasında oturmak bana kendimi kötü hissettirmişti. Sanki hava balonunun içine kapatılmış gibi nefes almayı unutmuştum. Bu rahatsızlığımın en büyük kaynağı içimde gitgide karmaşıklaşan duygularımdı. Son zamanlarda hayatımda ki çoğu şeye bir anlam vermeye çalışıyor ama doğru seçimi yapamıyordum. Yağızın benimle farklı arkadaşlık kurmak istediğini biliyor ve hissediyordum. İlk tanıştığımız andan itibaren bana bunu çok açık bir şekilde ifade etmişti. Asıl sorunda bu ya zaten ben kendimi böyle bir şeye hazır hissetmiyordum. Belkide uzun  zamandır hayatıma kimseyi almadığımdan dolayı  hala içimdeki korkuyu yenememiştim. Belkide hala tam olarak ona karşı bir şeyler hissetmiyordum. Gözlerimi yorgunlukla kapatıp açtım. Bu düşüncelerim zihnimi kaplar kaplamaz başımı döndürdüler. Yüzümü kurulamak için birkaç havlu kağıt kullandım. Biraz daha kendime geldiğimi hissediyordum. Çıkmak için kapıyı açıp bir adım atmıştım ki sert bir şeye çarptım.

"Özür dilerim ben..." çarpıştığım şeyin Kayra'yı göğsü olduğunu görünce sustum. Burada ne yapıyordu? Aklıma gelen tek cevap aşağıda  verdiği rahatsızlık onun için yeterli olmamıştı.

"Burada olmaman gerektiği halde ne diye buradasın?"

Boş gözlerle bakmayı sürdürürken ne dediğini ancak algıladım.

"Pardon?"

"Yağızın sana kaç beden büyük olduğunu göremeyecek kadar kör müsün? " diye bağırdı sinirli bir şekilde.

"Sen neden sürekli karşıma dikilip hayatıma müdahale etmek zorundasın?"

Bunu ciddi ciddi söylerken farkında bile  olmadan bende ona bağırdım. Artık bu şekilde konuşmanın zamanı gelmişti.

"Benim arkadaş çevremin ne kadar kötü olduğunu biliyorsun kendinden uzak tutman gereken isimlerin en başında Yağız da geliyor."

Sinirden başımı hızla iki yana salladım. "Kimse hakkında bir şey bildiğim yok özellikle de senin hakkında "işaret parmağımı ona doğru uzattım.

"neden her dediğine inanmak zorundayım ki zaten bunun için önce bana bir sebep vermelisin. " diye ekledim ve konuyu ona çevirdim. Bana birçok soruyu cevapsız bırakıp gitmişti. Ama sonrada gelip uyarılar yağdırmaya devam ediyordu.

BENİMLE KALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin