Bölüm 84

1.5K 75 34
                                    

                   
*Kalpten kalbe bir yol vardır o yol beni sana getirdi.


                    KAYRA

Göğsümün içi  koca bir boşluk, dipsiz  bir kuyu gibiydi. Son birkaç günde olanlar çok fazla gelmişti. Olabilecek iyi kötü ne varsa hepsini yaşamıştım. Aşk. Kayıp. Acı. Nefret. Umutsuzluk.
Bunca hengamenin içinde nefes almak o kadar zordu ki benim için. Ne yana dönsem dört duvar arasında çıkmaza giriyordum.
Asya için  artık tek kurtuluş kalp nakli olması gerçeğiyle yüzleştiğimde bir yıkım daha yaşadım. Eğer ona bu imkanı sağlayamazsak  uzun bir süre nefes almanın makinelere bağlı kalacağını , onu acı dolu bir zamanın beklediğini söylemişlerdi. Bu beni yok etmek için yeterliydi. Sanki pimi çekilmiş patlamaya hazır el bombası gibiydim. Sadece  bana tanınan zamanın bitmesini  bekliyordum. Ve zamanım tükendiğinde parçalara ayrılacaktım.

Neredeyse hastanelerin bir çoğuna başvuru yapılmış haber bekleniyordu.
Her gün  bir bekleyiş içinde başlayıp bitiyordu Hiçbir çözüm yolu olmadığında kalbimi ellerine kolayca koyabileceğimi söylemiştim. Herkesin bunu aptallık veya daha saçma yorumlarla karşıladığında hala kararımda kesindim. Onun bir şekilde yaşaması gerekiyordu. Çünkü o benim için çok uğraşmıştı.
Gereğinden fazlasıyla çabaladı... Ve son ana kadarda çabalamış beni yalnız bırakmamıştı. Ben ise  hayatına  son verebilecek bir dolu aptalca şey yaptım. En  son yaptığım hatayı ise karşılayabilecek hiçbir şey yok. Bu yüzden gerekeni yapmak için bekliyordum. Eğer bir gün daha gözlerini açıp bize geri dönmezse ben ona veda etmek zorunda kalacaktım. Ve bilirsiniz ki kimse vedalardan hoşlanmaz. Ben ise hiç hoşlanmıyorum. Hatta kendisinden nefret ediyorum. Çünkü veda etmeyi beceremiyorum.

İşte o son bir günün sabahı böyle başladı.

Bir umut sadece bir umuda tutunarak yeni güne uyandım. Ve  içimde o  umut olduğu müddetçe beklemeye değerdi. Bitmek tükenmek bilmeyen bir zamanın içinde savrulurken yeniden bir umut ışığını  bize en yakınımızdan geleceğini kim bilebilirdi ki.
İyi bir haberin gelmesi umuduyla her sabah olduğu gibi doktorun kapısını aşındırmıştım. Ta ki bugüne kadar oradan her saat başı üzüntü içinde ayrılıyordum. Ve şimdi ise bana intiyacımız olan şeyin bulunduğunu söylediklerinde heyecandan kalbim son hızla atmaya ve ciğerlerime hava dolmaya başladı. Herkesi hayata döndürecek haberi diğerlerine vermeyi ne kadar çok istesem de ondan önce teşekkür etmek istediğim kişiyi bulmak için yola çıktım. Sandığım kadar zor olmadı. Aynı hastanede sadece bir kat aşağı indiğimde  bir çok minik bebeğin yaşam savaşı içinde olduğu yerde  Demiri beklerken buldum. Bizimle hergün aynı yerde bir şekilde o da hayata tutunmaya çalışan  bebeğini camın arkasından izlemekle yetiniyordu.  Verdiği kararın onun için ne kadar zor olduğunu biliyordum. İşte sırf bu yüzden de konuya nasıl giriş yapacağımı kestiremiyordum. Bu konularda hiç iyi olmamışımdır.

Adımlarımı ağırdan alarak yanına yaklaştım. Camın ardında kuvezlerin içinde yatan bebeklere baktım. Hangisinin Demir'e ait olduğunu bulmaya çalışıyordum. Böylelikle dikkatimi ona verirdim ve cümle kurmakta zorlanmazdım. Sessizlik içinde beklerken Demir parmaklarını camın üzerinde küçük dokunuşlar yapmaya başladı. İşte o zaman ip ucunu yakaladım. Tam ortada duran kuveze gözlerimi diktim. Neredeyse benim serçe parmağım kadar eli olan bebeğin bileğine takılı pembe şeriti fark ettim. Yüzümde hafif bir tebessüm oluştuğunu inkar edemem. Bir kızı olmuştu ve ben tüm bunların başka bir zamanın içinde olmasını dilerdim.

"Çok özel bir bebek."dedim sesim fısıltı şeklinde çıkmıştı.

Demir ise hareketsiz sessizliğini koruyordu.  Gözleri dikkatle camın ardındaki bebeğine odaklanmıştı.

BENİMLE KALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin