Bölüm 95

1.2K 66 31
                                    

"İnsan hangi korkudan kaçarsa o korkuya o kadar yakın. İnsan ne kadar çok kırmaktan korkuyorsa o kadar paramparça."

           (Aytaç Ayna )

•••

Birini görmeden  sevmeye devam edebilir mi insan?  Sesini duymadan kokusunu içine çekmeden gözlerinin içine bakmadan sadece hayal ederek sevebilir mi?  Artık bu soruya verebileceğim bir cevabım var. Çünkü görmeden sevmek kendini her gün uçurumun kenarında bırakıp  o korkuyu acıyı yaşadıktan sonra oradan son anda geri çekilmek  gibi bir şey. Ben onu görmeden yılları geçirmiştim.
Kalbimin en derin yerlerine saklanmış eski bir yara gibi hala onu orada tutuyordum. Dokunsan canını acıtıyor tıpkı kırık bir cam parçası gibi. Küçük bir hatıra geldi mi aklına yanıp küle dönüşüyorsun adeta ve tam öldüm derken yokluğun kıyısından var oluyorsun tekrar. Onu gördüğüm an hissettiklerim kat ve kat daha fazlasıydı. Defalarca vazgeçtiğimi unuttuğumu söylese de kalbim aklıma karşı çıkıyordu. Ve kendime söz dinletmekten artık yorulmuştum. Bunca zamanın üstüne yeni acılar ekleyemezdim. Elimden uzak kalmak ve kaçmak dışında hiçbir şey  gelmiyordu.

Düğünün olduğu iskeleden  kendimi uzak tutacak kadar kıyıda ilerlemiştim. Bir elimde elbisemin yerde sürünen eteğini tutuyordum. Diğerinde ise topuklu ayakkabılarım vardı. Kumlara batarak sadece yürüyordum. Nefes nefese kaldığımda durup kendimi yere serdim.
Çenemi dizlerime, dizlerimide  göğsüme yaslayıp kollarımı bacaklarıma sardım . Sahile vuran dalgaların beni sakinleştirmesini ve az önce olanları unutmama yardım  etmesini umarak denizi izlemeye devam ettim.
Oysa  kalbim hızı kıyıya vuran dalgalar gibi göğüs kafesimin içinde çarpıyordu. Ne yapacağımı düşündüm. Geride bıraktığım en yakın arkadaşımın düğünüydü. Yıllarca hayalini kurduğumuz bir günün böyle geçeceği akla hayale sığmazdı ve başıma gelmişti. Düşünürken kendime gelmeye çalıştım. Geri dönmeliydim yoksa İzel'in gelinliğiyle peşimden geleceğini biliyordum.
Toparlanıp ayağa kalktım. Ama ileriye adım atmak için fırsatım olmadı. Tam karşımda duruyordu.

"Asya"  sesini uzun zaman sonra ilk kez duyuyordum.  Uzunca bir zaman ihtiyaç duyduğum o sesten adım dökülüyordu şu anda ve duyduğum ses  beynimin içinde hatıralarımdan bir parça gibiydi.
Bana doğru yaklaşırken  geri adım attım. Konuşamadım. Tek kelime bile etmek istemiyordum. Yüzüne baktıkça içimi kaplayan  öfke ve acı her yanımı sarıyordu.

"Asya, benim"

Bir kez daha adımı seslendi. Gözlerimi kapattım. Derime batan cam parçası hareket etti ve canım hiç olmadığı kadar yandı. İçinde bulunduğum anın sona ermesini istedim. Ama gözlerimi açtığımda hala oradaydı. Daha da yakınıma geldi. Bana elini uzatıp dokunmak ister gibi hareket etti. Tıpkı benim onu kaybettiğim ilk zamanlarda her defasında hayaline dokunduğum gibi.

"Ne istiyorsun Kayra?"diye sesimi yükselttim.

Kaşlarını kaldırdı. Sorduğum sorudan çok ona cevap vermeme şaşkın gibiydi.

"Konuşmak istiyorum."

Neredeyse gülecektim. Aradaki mesafeden bir adım öne attım. Vücudumu bir titreme aldığını hissedebiliyordum. Parçalara ayrılmadan önce çok vaktimin olmadığını da  biliyordum. Burada durup onunla karşı karşıya gelmek. Bin parçaya ayrılmaktan daha beterdi. 

" Seninle konuşacağım hiçbir şey yok."

"Benim var,hem de o kadar çok ki."

Daha fazlasını dinleyemedim. Söyleyeceklerimi toparlarken kendimde  gözlerine bakma cesaretini buldum.
"Eminim giderken de böyle düşündün. Bu yüzden yıllar geçtikten sonra karşıma çıkıp kolayca benimle konuşabileceğini sanıyorsun ama bilmediğin bir şey var. Ben artık senin geride bıraktığın kız değilim, ben seninle hiç düşünmeden ölüme koşan kız değilim, bunu bil ve kurduğun hayata geri dön Kayra."

BENİMLE KALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin