Bölüm 22

2.7K 117 18
                                    

Oyun salonun bodrum katına doğru ilerlerken bizimle birlikte yoğun bir kalabalık ta oraya yöneldi. Çoğunun öğrenci olduğu gözle görülebilir bir gerçekti. Yağız elimi tutup beni de beraberinde aşağı inerken bir şey söylemedim. Son basamağıda indiğimizde karşılaştığım manzara tam olarak şöyleydi.
Küçük bir odanın içerisinde avaz avaz bağırıp sesini duyurmaya çalışan insanlar omuz omuza vermiş bir birini ite kaka yer arıyorlardı. Havada ki  küf ,sigara dumanı ve terle karışmış  kokular burun deliklerimi sızlattı. Nefes almanın bu kadar zor olacağını düşünmemiştim. Ben boks dediklerinde daha çok ringin içinde bir boks maçı seyredeceğimizi düşünürdüm. Televizyondan gördüğüm gibi temiz ve herkes o kırmızı rahat koltuklarında oturuyor olurdu. Dövüş için birbirine para verip kulağı delecek kadar bağıran insanların arasında olmak değildi. Delice verdiğim bir karar yüzünden şimdi kalabalığın tam ortasında kalmıştım. Demir söylediklerinde haklıydı. Bu işler gizli kapaklı işlerdi ve ben kendimi nasıl böyle bir yerde buldum hala aklım almıyordu.

Bir de o çok güvendiğim Yağızın böyle bir mekanı olabileceği aklıma gelmezdi. Hemde hiç. Nasıl böyle gizli bir yer çalıştırabilirdi ki? Benim aklım hayalim bu işlere şaşsa da kimbilir İzmirin başka yerlerinde bunun gibi işler çeviren adamlar ne kadar çoktu. Artık İzelin buraya geleceğine ümit bağlayarak kalmaya devam ediyordum.

"Yanımdan ayrılma...yoksa bu kalabalık seni yutar."

Tek başıma ortalıkta gezecek cesaretim yoktu zaten. Her an biri üstüme basıp geçebilirdi. Kendimi o denli küçük hissediyordum şuanda. Yağız elimi daha sıkı tutarak bizi kalabalığın içinden geçirdi. Hiçbir şey demeden onu takip ettim.

"Bu kadar kalabalık olacağını düşünmemiştim." dedi.

O halde normal bir gün de buralar daha sakin öyle mi? Sanırım millet benim gelişimi kutlamak için bugünü tercih etmişti.

"Bende daha önce hiç böyle bir yere gelmedim." dedim. Kalın halat iplerle çevrelenmiş ringin yakınına gelene kadar yürümeye devam ettik.

Ve oraya vardığımızda bize arkası dönük uzun boylu yarı çıplak duran adamı tanıma hissimle kaskatı kesildim. Buraya gelirken tutmasından korktuğum  tahminlerimin en büyüğüydü.

"Hey ahbap buraya yeni bir misafir getirdim" Yağız böyle seslendiğinde Kayra bize doğru döndü. Yüzüne bakmak yerine gözlerim daha önce görmediği yerlere kaydı. Göğsünden aşağısındaki kas dilimleri bronz teniyle birlikte göze batıyordu. Onları yapmak için epey insan dövmüş olmalıydı. Ve üzerinde taşıdığı dövmeler sadece bir bölümdü.  Sol göğsünün üzerinden başlayıp omzuna kadar uzanan karışık desenler oldukça hoş gözüküyordu. Sonsuzluk işareti ve etrafını saran örümcek ağları çok ilginçti. Ve oradaki birkaç minik yazı okuyamıyordum ve daha yakından bakmak gibi şansım da yoktu. Yavaştan gözlerine baktığımda zaten beni izlediğini fark ettim. Bakışları karanlık yüzü yine ifadesizdi. Onu izlediğime mi kızmıştı?

Bir an sessizce bakmayı sürdürdükten  sonra Yağıza döndü.

"Amacın ufaklığı korkutup kaçırmak mı?"

Bu cümlede yine adımın değilde  bana taktığı sıradan lakabın geçtiğini fark ettim. Oysa dün bunu anladığını var saymıştım.

"Hayır yaptığım şey tamamıyla dürüstlük ne işle uğraştığımı görmesini istedim." diye cevapladı Yağız. Bu cevaptan memnun olmuştum aslında. Bana yalan söylemeden nasıl bir hayatı olduğunu gözler önüne sermişti. Güven kazanmak için yaptığından emindim.

"Öyleyse yakından  seyretmenizi tavsiye ederim." dedi doğrudan bana bakarak. "Bugün tam formumdayım."

Kaslarını gözümün içine sokacakmış gibi sergiledi. Bunu yapmasına gerek yoktu. Şuanda tekrar tekrar ona dönüp bakmamak için kendimi zor tutuyordum.

BENİMLE KALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin