-Bir sonra ki bölüm final olacak. Muhtemelen haftasonu yayınlanır. Sonra uzunca bir not sizi bekliyor olacak. Yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar :)
***
Gözlerimi araladığımda daha önce kapatıldığım odada olduğumu fark ettim. Dikkatli bakmak için gözlerimi iyice açmak için hamle yaptım ancak hissettiğim acı buna engel oldu. Göz kapaklarım bir yapıştırıcı ile birbirine yapışmış gibiydi. Yalnızca kirpiklerimin arasından bulanık bir şekilde etrafı görebiliyordum. Bana ne yapmışlardı?
Kısık gözlerle etrafı inceledim. Kafamı bile kaldıramıyordum. Tüm vücudumda hafif bir ağrı vardı. Yattığım soğuk zeminden doğrulmak için hareketlendim ama beceremedim. Kendime gelmek için bir kaç dakika verdim. Zaten burada zamandan başka bana ait olan bir şey yoktu.
Ne kadar zaman geçti bilmiyordum ama zihnim biraz daha arınmıştı. Yavaşça oturduğum yerden biraz doğruldum. Sırtımı duvara yaslandığımda daha iyiydim. Sonunda kendimi inceleme fırsatım olduğunda dudaklarım şokla aralandı. Tüm vücudum morluklar içindeydi. Beni dehşete düşüren şey ise sağ kolumdu. Dirseğimden itibaren bez gibi sallanıyordu. Muhtemelen kırılmıştı. Vücudumdaki darbelere de bakılırsa bilincimi kaybettikten sonra da bana zarar vermeye devam etmişti. O kadar uyuşmuştum ki, artık acıya alışmış gibi hiçbir şey hissetmiyordum. Yoksa o bahsettiği ilaçlar mı acımı hafifletiyordu? Hiçbir şeyden emin değildim artık. Ruhum ve bedenim acıya doymuştu sanki. Basit bir şey gibi anlattığı onca şeyden sonra tüm acılar normalleşmeye başlamıştı.
Yıllarca bedenimde bir zehirle yaşamıştım. Üzüldüğüm, acıdığım çocuklardan biri bendim. Zehri ilk tadan zavallı.
Kendimi öz anne ve babamı yıllarca merak etmediğime inandırmıştım. Benden vazgeçen birini merak etsem ne olurdu ki? Yine de içten içe onları tanımak istiyordum. Çocukken en çok istediğim şey zamanda yolculuk yapmaktı. Beni doğuran annemi ve yaşama sebebim olan babamı o halimde görmek isterdim. Neler yaşadıklarını, ne zorluklar içinde benden vazgeçtiklerini.
Gözümde hep genç ve güzel bir kadın canlanırdı. Gözyaşları içinde benden vazgeçen, iyiliğim için beni yurdun kapısına bırakıp giden bir anne.
Oysa gerçek ne kadar acıydı ve ne kadar olması gerektiği gibiydi. Annem daha ben karnındayken benden kurtulacaktı. Hayatımı mahveden adam ile hayatımı kurtaran adam ise aynı kişiydi. O olmasaydı ben daha doğmadan ölecektim ama o olmasaydı şimdi böyle acılar içinde de yaşamayacaktım. Hangisi daha kötüydü?
Sessizliği bir süre dinledim. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum. Kapı aralandığında bakışlarımı diktiğim yerden çekerek kapıya yönelttim. İçeri giren daha önce hiç görmediğim biriydi. Elinde küçük bir çantayla hızlı ve sessiz bir şekilde içeri süzüldü. Yaşı benimle aynı gibiydi, kıvırcık saçları alnında dağılmıştı. Diğerlerinin aksine spor bir gömlek ve kot pantolon içindeydi.
Yanıma yaklaşırken tepki vermeden onu izledim. En fazla ne olabilirdi?
"Deren, beni duyuyor musun? Kendinde misin?" konuşurken bir yandan yere bıraktığı çantasını açıyordu. Yüzümü görmek için kafasını biraz eğerek yaklaştı. İrkilerek kıpırdandım. Korktuğumu anlamış gibi ellerini havaya kaldırdı. "Sakin olmalısın tamam mı? Sana zarar vermeyeceğim. İsmim Savaş."
Cevap vermeyeceğimi anlayınca konuşmaya devam etti. "Beni buraya ilaçtan bir doz daha vermem için gönderdiler. Yapmayacağım ama, korkma." Derin bir nefes aldı. "Senden sadece nerenin ağrıdığını söylemeni istiyorum. Onların verdiği iğne ile kendi hazırladığım ağrı kesiciyi değiştirdim. Fark etmemeleri gerek. Hızlı olmalıyım anladın mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ YABANCI
Short StorySoğuktan donmuş ellerini cebinden çıkardı. Sadece bir kez kapıya vurması ile kapının açılması bir olmuştu. Hazırlıksızca karşısında duran adama baktı. Uzun saçları, kafasına taktığı berenin altına gizlenmişti. Sakalları her zamankinden daha da karış...