3. BÖLÜM "YALANCI"

9.7K 511 23
                                    

Düzenlenme tarihi: 10 Kasım 2016

Uzandığım yatakta Beren'e biraz daha sarılırken, yorgun bedenimi hafifçe yerinde kıpırdattım. Tüm uzuvlarım acı ile bağırıyor gibiydi. Tam üç gündür bizi kapattıkları bu odada kafayı yememek için çabalıyordum. Yağız Urhan sadece ufak bir hareketi ile kapıdaki adamlarına emir vererek bizi bu odaya kapatmıştı. Çokta büyük olmayan oda, kendi içinde ufak bir banyo barındırıyordu. Evin üçüncü katında olduğumuzu yatağın hemen yanında bulunan büyük pencereden bakarken anlamıştım. Tanrım! Atlamaya kalksam, kırılmayan kemiğim kalmazdı. Sıkıntı ile gözlerimi kapattığımda yüzümde hissettiğim minik eller ile yorgun bir şekilde gülümsedim.

"Anneanneannne" Beren'in neşeli sesine karşılık vermek için dudaklarımı aralarken kapıdan gelen ses ile hızla yerimden doğruldum. Hızlı hareket edişim, gözlerimin bir anlığına kararmasına sebep oldu. Kendime gelmek için bir kaç kez gözlerimi kırptım, gözümün önündeki siyah benekler silindiğinde kapıdan içeri giren adama baktım. İlk geldiğimde adını öğrendiğim Selçuk'tu bu. Tam üç gündür, her gün aynı saatlerde geliyor elindeki yemek dolu tepsiyi buraya bıraktıktan sonra bir şey söylemeden çıkıp gidiyordu.

Yine aynı şekilde elindeki tepsiyi yatağın ucuna doğru bıraktıktan sonra üç günün sonunda ilk kez yüzüme bakarak konuştu. "Yemeğini bitir, birazdan Yağız Bey ile görüşeceksin." Heyecanla yerimden kalkarken, tökezleyen bedenime aldırmadan ona doğru atıldım. "Şimdi gidelim, yemek falan istemiyorum."

Tek kaşı hafifçe kalkarken, kafasını olumsuz anlamda salladı. "Hayır, otur ve yemeğini ye." Ardından hiçbir şey söylememe fırsat vermeden hızlı adımlarla odadan dışarı çıktı. Peşinden gitmek için adım attığımda, bana aldırmadan kapıyı kapattı ve duymaktan nefret ettiğim kilit sesi kulağıma doldu. Öfke ile kapıya hızlı bir yumruk attığımda, elimde hissettiğim sızı ile sinirle söylendim. "Lanet olsun! Lanet olsun!"

Beren'in şaşkın bakışları ile beni izlediğini görünce biraz daha sakin olmak adına derin bir nefes aldım. Beren yatakta emekleyerek adamın bıraktığı tepsiye doğru ilerledi. Elini tepsideki ekmeğe uzattığında acıktığını anlamam zor olmamıştı. Bende bir kaç adımda yatağa ulaşıp, oturdum. Getirdiği tepsideki sıcak çorbayı elime alarak hafifçe soğutmaya başladım. Beren ise elindeki ekmeği kemirmekle meşguldü. Geldiğimden beri getirdikleri hiçbir şeyi yemiyor sadece Beren'in karnını doyuruyordum. Yine aynı şekilde kasedeki tüm çorbayı Beren'e içirdikten sonra diğer yemeklere dokunmadan tepsiyi kapıya yakın bir yere bıraktım. Bir an önce bu odadan çıkmak istiyordum.

Kısa bir süre kapı yeniden açıldığında kucağımda Beren ile odadan çıkacağımız anı bekliyordum. İçeri Selçuk girdiğinde, donuk bakışlarımı ondan çekmedim.

"Hadi kalk!" Emir veren sesine karşı sinirle soludum. Sakin kalmak zorundaydım. Ayağa kalkıp, bir adım atmamla yeniden sesini duydum. "Çocuk burada kalsın."

Gözlerim şiddetle açılırken, dudaklarım itiraz etmek için aralandı. "Hayır!" diye bağırdım. "Çocuğumu yalnız bırakmıyorum, ben nereye o da oraya!" Sabır diler gibi kafasını yukarıya kaldırarak gözlerini kapattı. Ardından sinirle bana doğru geldi ve kucağımdan Beren'i zorla almaya çalıştı. Beren küçük kollarını boynuma sararken, onu benden almaya çalışan Selçuk'a engel olmak için Beren'i daha sıkı sardım ancak kolumda hissettiğim başka bir el ile gücümü kaybettim ve korku ile ağlayan bebeğimden ayrılmak zorunda kaldım. "Bırak onu, bırak! Öldürürüm sizi, ayıramazsınız benden kızımı!" Çıldırmış gibi bağırdığımda, beni umursamadan çıkışa doğru çekiştirdi kollarımı tutan ellerin sahibi. Bağırıyor ve kollarımı kurtarmak için çırpınıyordum. Beren ise Selçuk'un kollarında küçücük kalmış, dudaklarını büzmüş içli içli ağlıyordu. Mavi boncuk gözlerinden akan yaşların her biri içime saplanırken, bir kez daha çırpındım ancak bir fayda etmeden beni odadan çıkararak merdivene doğru sürükledi.

İKİ YABANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin