Seçtim...
Koşarak askerlerin aracının önüne atladım. Araç durup silahları ellerinde askerler inmişti. Korkuyla beraber vücuduma yayılan titremeye karşı koyamadım. Eee ne yapacaktım şimdi?
Şöför koltuğundan inen asker konuşarak bana yaklaştı. "Hanımefendi iyi misiniz? Kötü gözüküyorsunuz." Korkudan cevap verememiştim . İster istemez geri geri adım attım.
Diğer askerlerden biri" Komutanım ormanda biri var. Eli silahlı!" şoför koltuğundan inen komutan olsa gerek el işaretiyle emir vermişti. Bir grup asker hızlı adımlarla ormana doğru yöneldiler. Allah kahretsin Tahir tehlikede!
Komutan gözlerime bakarak devam etti. "Hanımefendi iyi gözükmüyorsunuz. İzin verin yardım edeyim size." İçten içe Tahir'e yardım etme isteği artarken mantıklı bir şekilde düşünmeye çalıştım.
Yardım edemezdim! Herşeyden önce o düşman olurdu bana. Artık ona duyduğum sevgiyi bir kenara bırakmam gerekiyordu. Bu sevginin sonu yoktu.
Asker
Babam bana ve kardeşlerime askerlerin düşündüğümüzden çok daha kötü olduklarını ve yakalanan kardeşlerimizi bir hücrede özgürlükten uzak ömür boyu yaşattıklarını anlatırdı defalarca. Ama adam bana yardımseverlikle yaklaşıyordu.Yardımseverlik!
Ah bu kavramdan uzaktım ki o kadar yabancı geliyordu ki. Babam hiçbir zaman hiç kimseye acınmaması gerektiğini söylerdi.
Birkez daha yaşadığım hayata lanet ettim.
Adam bana yaklaşıyordu yavaş adımlarla, yerimden kıpırdamamıştım. Adam yanıma gelip kolumu kavradı. Ve belime destek vererek asker aracına doğru ilerletti. Aracın arka koltuğuna oturtarak "Yaralarınız mikrop kapmadan pansuman yapmam lazım. İlk yardım çantasını alıp geliyorum." Ardından bana bakıp gülümsemişti.
Yara mı? Şaşırarak üzerime bakındım. Her tarafım kan içindeydi. Ayaklarımdan su misali kan akıyordu. Giysilerim yırtılmış vücudumda çokça çizikler vardı. Aklıma düştüğüm an geldi ve acıyla inledim.
Çok geçmeden adam yanıma gelmişti. Yanıma oturarak ilk yardım çantasını açtı. İlk önce ayağımın altındaki yarayı ambalaj içinde dezenfekte edilen bir bezle temizledi. Ardından şişe içindeki koyu sıvıyı pamuğun üzerine döktü. Yaranın üzerine baskı yaparak yedirdi ve dezenfekte edilen bezle sardı. Aynı işlemi diğer ayağımada yaptı.
Adam gözlerime bakarak " Şimdilik vücudunuzdaki diğer yaralar hastaneye kadar dayanabilir. Geçmiş olsun." yerel yüzüme bakındı. Bir şey söylemem gerekiyordu. "Teşekkür ederim" Sonunda ağzımı açıp konuşabilidim.
Şükür.
Aracın dışında ki asker elindeki pikeyi komutanına uzatarak " Geçmiş olsun kötülerden kurtuldunuz."
Kötülerden mi kurtuldum? Onlar benim kardeşlerimdi!
Onlar kötü değildi asıl kötü olan babamdı içinde nefret barındırıyordu iyi olan herşeye...
Asker pikeyi komutanına uzattı. Komutan ise pikeyi açarak bana sardı. " Havalar soğuk kış kapıda. Hasta olmak üzeresin. "
Beni zorla tuttuklarını zannediyorlardı. "Teşekkür ederim. Beni onlardan kurtardığınız için minnettarım. " Bu nasıl cümleydi böyle. Saçmaladım iyice.
Ah daha iyi rol yapabilirim mesela ağlayabilirim yada sesim titreyebilir. Minnettarım ne demek başka kelimelerde vardı. İçimden kendime küfür ettim. Komutana hüzünlü bir şekilde gülümsedim. Umarım hüzünlü olmuştur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN
Hành độngSoğuk bir nefes kulağımdan esip geçti. "Sobe küçüğüm. "Hayır bu imkansız! Bu kadar erken olamaz. Ondan kilometrelerce uzaktaydım! Tiz bir kahkaha. Bu sesi nerde olsa tanırdım. Bu oydu bulmuştu beni.Boğazımı sıkarak "Hatırladın mı beni?"Küfür ede...