Merhabalar... Kısa bir bölüm yazacaktım ama bölümün sonuna geldiğimde fark ettim ki uzunca bir bölüm olmuş. Umarım beğenirsiniz. Votelerinizi eksik etmeyin lütfen.
Not: Bu bölüm şiddet, küfür ve az da olsa cinsellik içerir. Şimdiden uyarayım dedim.
_____________________________Yanımda yer alan insanlar gözümün önünde zarar görüyordu.
Dayanamıyordum.
Bilerek yapıyordu.
Canımı yakmak istiyordu.
Yanına dönmemi istiyordu.
Hayır! Asla!
Napıyorum ben? Hemen kendime gelmeliyim! Titrek vücudumu zorlayarak yataktan kalktım.Çekmecelerden herhangi birini açarak karıştırmaya başladım. Yaranın üzerine baskı uygulayacak bir yama parçası arıyordum.
Bulduğumda Dilara'nın yanında aldım soluğumu. Gömleğin yakasını biraz sıyırarak açıkta kalan yaraya baskı uyguladım. Çok kan kaybediyordu. Baskıdan dolayı dudaklarından cılız bir inilti koptu.
Gözlerini araladığında "Dilara sakın gözlerini kapatma uyanık kal!" Sağlam elini yakalayıp yaranın üzerine koydum. "Elinle baskı yap. Kanamayı biraz hafifletir. Ben şimdi aşağı iniyorum. Yardım getireceğim. Tamam mı? Uyanık kal lütfen!" Yorgun gözlerini açmaya zorluyordu.
Vakit kaybetmeden odadan hızla çıktım. Kırık camların, ayağıma batmasına aldırış etmeden yürüyordum.
Oturma odasına girdiğimde ister istemez gözüm dışarıyı bulmuştu.
Gördüğüm manzara..
Cansız bedenler... İniltiler... Kan kokusu...
Hayır! Bu olamaz!
Kaç insan benim yüzümden zarar görmüştü? Kaç ailenin ocağına ateş düşürmüştüm? Sayısız...
Varlığım yıkımdan ibaretti...
Enkazdım işte...
Bu enkazı daha ne kadar yıkabilirdi. Yıkıldığım kadar yıkmıştımda. Canımı acıyordu daha da acıtamazdı.
Dudaklarımı sinirle birbirine bastırdım. Defalarca ettiğim intikam yeminimi tazeledim. Farkında değildi canavar yaratıyordu aslında. İstediği buydu zaten beni bir ölüm makinesi olarak yetiştirmişti. Ama unuttuğu birşey vardı.
Hedefim değişmişti.
Koltuğun üzerinde ki telefonu farkedince hemen elime aldım. Dilara'nın olmalıydı. Rehbere girdiğimde Yiğit Ağabeyin telefonunu aradım. Vakit kaybetmeden kulağıma götürdüm. Çalıyor... Çalıyor...
Üçüncü bip sesinde açmıştı. "Yiğit Ağabey!"
Endişeli ses tonuyla cevap verdi."Biliyorum biliyorum sakin ol! Yoldayız. "
"Lütfen çabuk ol! Lütfen!" dedim titrek sesimle.
Ses kesildiğinde telefonu koltuğun üzerine fırlattım. Siren sesini duyduğumda sevinçle dışarıya koştum.
Çimlerin üzerinde ayağım sıcak sıvıya değince duraksadım. Kan kokusu daha da yoğunlaştı. Korkakça başımı yere eğdim. Yumduğum gözlerimi açtığımda farkettim ki kan gölünün tam ortasında duruyormuşum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN
AçãoSoğuk bir nefes kulağımdan esip geçti. "Sobe küçüğüm. "Hayır bu imkansız! Bu kadar erken olamaz. Ondan kilometrelerce uzaktaydım! Tiz bir kahkaha. Bu sesi nerde olsa tanırdım. Bu oydu bulmuştu beni.Boğazımı sıkarak "Hatırladın mı beni?"Küfür ede...