Özür dilerim baba...
Yatağın yan tarafında ki möniterden sesler yükselmeye başladığında, kafamı yerden kaldırıp babama baktım. Neler oluyor?
Babamın yanına ulaştım. Elini tutarak mönitere tekrar baktım. Kalbi atıyordu ama sorun neydi?
Elini avuçlarımın arasına aldım.
Elleri soğuk.
Elleri çok soğuk.
Otomatik kapı açılınca içeriye doktorlar ve hemşireler girdi.
Hemşirelerden biri beni dışarı çıkarmaya çalışıyordu. "Hanım efendi lütfen dışarı çıkın! " Başımı sallayarak "Hayır benim babamın yanında kalmam gerek."
"Hanım efendi anlıyorum endişeleniyorsunuz ama işimizi daha iyi yapabilmek için sizin dışarı çıkmanız gerek."
Yiğit ağabey omzumu tuttuğunda ona döndüm. "Irmak hadi dışarı çıkalım." Başımı hayır anlamında sallayarak dolmuş gözlerle babama bakındım. " Lütfen. Söz veriyorum baban iyi olacak."
Göz kanallarım bir damla göz yaşı özgür bıraktığında Yiğit ağabeye döndüm. "Tamam."
Dışarıya çıktık.
Hayatımda hiç kaybetme korkusu yaşamamıştım. İlk defa yaşıyordum. Sevdiğin bir insanı kaybetme korkusu buydu demek ki.
Korkmak.
Çok korkmak.
Hatta ölümüne korkmak.
Ne kadar süre geçti bilmiyorum. Ama bu zaman zarfı bana ömür gibi geliyordu.
Kocaman harflerle yazılan 'Yoğun Bakım' kapısının önündeydik. Korku ve stresten koridorda volta atıyordum. Yiğit Ağabey ise telefonda hararetli bir şekilde birileriyle konuşuyordu.
Başımı yukarı kaldırıp nefes almaya çalıştım. Ama nafileydi. İçime çektiğim hava ciğerlerime yetmiyordu. Akan göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim. Göz yaşlarımdan dolayı etrafı buğulu görüyordum.
Buraya geldiğimde o anki ruh halinde etraftaki insanları fark etmemiştim. Meğerse burası polislerce korunuyormuş. İçeriye kolaylıkla birileri giremezdi. Az önce ceset torbası içinde götürülen hemşire, içeri nasıl girmişti?
Otomatik kapının sesiyle döndüm. Babamla ilgilenen doktorlardan biriydi. Doktora yaklaşarak "Babam nasıl iyi mi? Bir şey mi oldu ona?" Suratı asıktı. "Lütfen iyi olduğunu söyleyin lütfen!" Konuşmaya başlayınca dikkatlice dinlemeye başladım. "Babanız buraya getirildiğinde durumu kritikti. Havasızlıktan oluşan komplikasyon nedeniyle beyine giden sinirler de-"
"Lütfen açık konuşur musunuz?" Sesim cılız çıkmıştı. Derin nefes alarak sözlerine devam etti. "Hasta koma halini aldı. "
Doktorun söylediklerini idrak etmeye çalışıyorum."Hasta koma halini aldı. Hasta koma halini aldı. Hasta koma halini... Bu bu ne demek oluyor?" Titreyen çenemi zapt etmeye çalıştım. "Bu uyku halinden ne zaman çıkar kestiremeyiz. Bu 1 hafta olabilir yada 1 ay belki de yıllarca.."
Uğuldayan kulaklarım yüzünden başka bir şey duymuyorum. Buğulanan gözlerim kapanmaya zorluyor.Haykırmak istiyorum. Ama boğazımdaki yumru buna izin vermiyor. Yere çökerken kollarımda iki el hissediyorum.
Çıkmaz sokaktaydım. Yerden göğe kadar uzanan beton duvar üzerime yıkılıyordu.
Nefes alamıyordum.
Eziliyordum!
**
Kocaman gülümseyerek çizdiğim resmime bakı. Çok güzel olmuştu. Aklıma gelen güzel fikirle sandalyeden güç bela iniyorum. Masanın etrafını dolaşarak Zeynep ablanın yanında duruyorum. Her iki koluma yana açarak yüzüne kocaman gülümsemeyle bakıyorum. Karşılık olarak o da gülüyor. Koltuk altımdan kavrayarak beni kucağına oturtuyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN
ActionSoğuk bir nefes kulağımdan esip geçti. "Sobe küçüğüm. "Hayır bu imkansız! Bu kadar erken olamaz. Ondan kilometrelerce uzaktaydım! Tiz bir kahkaha. Bu sesi nerde olsa tanırdım. Bu oydu bulmuştu beni.Boğazımı sıkarak "Hatırladın mı beni?"Küfür ede...