Karanlık...
Ne küçük bir ışık hüzmesi ne de bir çıkış alanı vardı.
Sessizlik...
Saatler öncesinden ayak sesleri duyuluyordu. Biraz da olsa güven veriyor, rahatlatıyordu. Şimdi o da yoktu.
Korkunç bir sessizlik.
Kuruyan ağzım, uğuldayan kulaklarım, yavaşlayan nefes alışverişlerim az sonra bayılacağımın habercisiydi.
Hâlâ cezam bitmemiş miydi? Kaç saat olmuştu?Onsekiz mi? Yirmi saat mi?Boş sandığın içinde debelendim. Bu sandık gittikçe daralıyor , küçülüyor muydu?
Artık göz pınarlarımdan yaş gelmiyor, bağırmaktan boğazım tahriş olmuş çok acıyordu. Gücümü toplayıp her seferinde olduğu gibi yine aynı kelimeleri bıkmadan sarf ettim. " Lütfen artık çıkarın beni burdan! Çok pişmanım!"
Uzun süre sonra duyduğum ayak sesleri beni delicesine mutlu etmişti. Artık pes etmiş olamalılar.Şükür.
Sandığın kapağı açıldığında ışıkla beraber gözlerimi kapayıp yüzümü buruşturdum. Karanlığa alışmış gözlerim şimdi isyan ediyordu. C pozisyonunda yattığım sandıktan doğrulamak istediğimde bedenimin büyük bir bölümünü hissedememiştim. Sedat kollarımdan tutup bir oyuncak bebek gibi kaldırıp dışarıya çıkardı. Zeynep'in korkunç surat ifadesiyle karşılaşmıştım. Sızlayan gözlerim tamamıyla alışamamıştı ışığa, tekrar kapadım. Bu kez Zeynep'i tanıdık sesi doldu kulaklarıma."Aman Allahım yüzü sapsarı olmuş. Irmak iyi misin?" Sedat kollarımı bırakır bırakmaz yere serildim. Tekrar kollarımı tutup beni ayağa kaldırdı. Ama bir türlü ayakta duramıyordum. Korkak ve cılız sesimle"Bacaklarımı hissetmiyorum! " LANET OLSUN.
Zeynep'in elini kolumda hissettiğimde ağırlığımı ona verdim. Zar zor açtığım gözlerim Sedat'ın gözleriyle buluştu. " Merak etme! 20 saattir hareketsizsin 1-2 saate yürürsün dinlen biraz." Durup nefes verdi ve daha sert bir ifadeyle devam etti. "Büyük abi görevde geldiğinde seninle konuşacak sende yaptıklarının hesabını vereceksin küçük hanım!"Sedat Zeynep'e dönerek " Yemek hazırla! Açtır şimdi. " diyerek beni kucağına aldı. Zeynep " Tamam Sedat anlaşıldı. " ve uzaklaşan ayak sesleri çoktan mutfağa doğru yol almıştı. Bir türlü ışığa alışamayan gözlerimi açmaktan vazgeçmiştim. Göz kapaklarım hissizdi tıpkı vücudum gibi...
Sırtım soğuk ve yumuşak yüzeyi hissettiğinde Sedat'ın beni yatağıma getirdiğini anlamıştım. Üzerimde hissettiğim battaniye ürpermeme sebep oldu. Uzaklaşan ayak sesleri bir süre sonra durdu. Varlığını hissedebiliyorum, beni izliyor olmalıydı. Neden ceza aldığımı merak ediyor, anlam vermeye çalışıyordu muhtemelen. Bir süre beni izledikten sonra uzaklaşan ayak sesleri giderek yok oldu.
Eskimiş gazete parçasını anımsadım tekrardan parmak uçlarımda. Üzerinde yazılan yazılar mıh gibi işlenmişti zihnime. Bir türlü söküp atamadığım içimi kemiren hastalık gibi yayıldı tekrardan zihnime. Bu kez korkunç bir soru zihnimin duvarlarına çarptı durdu. 'Ya doğruysa ya okuduğum yazı, gördüğüm resim doğruysa ne olacaktı?' Gerçekse eğer hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Bundan emindim işte.
*******
Zeynep uyandırdığında loş odaya göz attım. Bir anlığına hafıza kaybından sonra olanları anımsadım. " Irmak uyan artık az sonra büyük abi gelir. Akşam yemek hazırladım ama yemeden uyudun kalk birşeyler ye." inleyerek yataktan doğruldum. Şiddetli ağrılardan yaşaran gözlerim önümü buğulandırdı. Koluma girdiğinde ağırlığımı ona verip yataktan kalktım. Ağır adımlarla mutfağa doğru yürüdük. Masayı gördüğümde fazlasıyla acıktığımı fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN
AcciónSoğuk bir nefes kulağımdan esip geçti. "Sobe küçüğüm. "Hayır bu imkansız! Bu kadar erken olamaz. Ondan kilometrelerce uzaktaydım! Tiz bir kahkaha. Bu sesi nerde olsa tanırdım. Bu oydu bulmuştu beni.Boğazımı sıkarak "Hatırladın mı beni?"Küfür ede...