30. BÖLÜM

65 4 0
                                    

2 SENE SONRA

Hülya'nın ölümünden sonra onca hayal kuran lakin birini bile yapmayan Ömer kendini iki sene boyunca belgrad daki orman evine kapatmıştı. Onun için artık her şey bitmişti sanki. Doğan oğlunu umursamıyordu bile. Tek düşündüğü ve yaptığı Hülyayla yaptığı şeyleri düşünüyordu ya da geriye ondan kalan şeylere bakıyordu.

Ali'ye ise babannesi bakıyordu. Günlük ziyarete gidiyordum. Kendi kızımdan ayırmadan davranıyordum ona. Yanıma almayı çok istesemde babannesi razı olmadı.

"Ablacım şu parayı uzatırmısın? Bir tam."

Parayı şoföre uzatıp yola bakmaya devam ettim.

"Anne."

Hülya iki yaşında çok tatlı bir kız olmuştu. Konuşmayı az buçuk sökmüş genelde ağzında zırvalıyordu.

"Efendim annem."
"Kuş neyde?"
"Ağaçta annem bak orda."

Kuşu görünce heyecan yapan küçük Hülyam zıplamaya başlamıştı.

"Şşştt. Hülya ne konuştuk annecim."

Tekrar düzgünce oturmaya başladı.

Aysun ablagilin evine yaklaşınca ayağa kalktım.

"Musait bir yerde. Hadi gel meleğim."
"Kuşmu göycez?"
"Evet kuş göreceğiz."

Dolmuştan aşağı inip karşıya geçtim. Dış kapıyı tıklatıp içeri girdim.

"Aysun hanım Ali ile arka bahçede. Paltonuzu alıyım."
"Teşekkür ederim Aslı."

Hülya ölünce evde bir müddet sessizlik olmuştu hep. Ali büyüdükçe,hareketlendikçe evdeki neşe artmaya başlamıştı. Ne zaman Aysun ablanın yanına gelsem hep Ömerden bahsederdi.

"Ben geldim."

Bana dönen Aysun ablanın gözününde yine yaş vardı.

"Noldu?"
Diyerek yanına gittim.

"Hülya anneciğim sen aliyle oyna hadi."

Hülya yı yollayınca konuimaya başladı Aysun abla.

"Yurt dışına çılacakmış."
"Ne? Kim? Ömer mi?"
"Evet. Aradı."
"Şoförle konuşsak beni belgrada götürse. Ne zaman gidecekmiş?"
"Akşam yola çıkacakmış."
"Aslı!"
"Buyurun efendim."
"Kızım şoföre söyle arabayı hazırlasın Selda belgrada gidecek."
"Peki Aysun hanım."

***

Hülya yı zar zor bırakabilmiştim.

"Efendim geldik."
"Çok sağol."

Arabadan inip koşar adım evin kapısına gittim.
Çaldım ,çaldım açan yoktu.

Biraz solda bir minik ev vardı. Oraya gidip kapıyı çaldım.

"Buyur kızım?"

Diyen teyzeye hemen Ömer'i sordum. Allah razı olsun yedek anahtarla kapıyı açmıştı.

"Teşekkür ederim."
"Ne demek kızım."

Aşağı tarafta her odaya baktım. Yoktu. Üst kata çıktım.
Solda bir oda vardı kapıyı nolur  nolmaz çaldım .
Ses gelmeyince açtım.

Dolapların kapakları açık valizin başında yerde oturan Ömer'e yöneldim.

"Ömer."
"Niye burdasın Selda?"
"Gidemezsin!"
"Niye beni buraya bağlayan bir neden yok artık. İki sene önce öldü."
"Ömer saçmalama. Hülyadan geriye tek kalan  Ali var."

Sustu. Konuşmadı.

Cebimden bir mektup çıkarık Ömer'e uzattım.

"Hülya'dan sana"

***

10 EKİM 2017

Sevgilim,

Sana bırakabileceğim tek mirasım bebeğimiz. Sen bu mektubu okurken ben yanında olmayacağım. Ben ölünce sakın ama sakın Ali'yi yanlız bırakma! bir gün bile ona annesizliği yaşatma! Onu mutlu edecek her şeyi yap! Gerekirse ona benim yerime ,iyi davranacak bir anne getir.


Özür dilerim. Seni kendime bulaştırıp bu kadere ortak ettiğim için. Sana her günü mutlu yaşatacak bir kadın olmadığım için. Sürekli zorlukların üstesinden gelmeni beklediğim için.


Sen çok iyi bir baba olacaksın. Oğlumuz seninleyken tamam olacak. İnanıyorum , aklında hala Hülya yaşayacak belki kalbinde de...


Sakın şunu unutma! Sana bırakabileceğim maddi bir eşyam yok kolumdaki saatten başka.

Ama kalbim ve bebeğimiz en büyük mirasımdır.


Eşin Hülya...

***

Hülya yoktu artık ama bana bıraktığı bir mirası vardı.
Ben iki sene boyunca Ali'yi boşlamıştım.

"Kaç yaşında?"
"İki . Tam iki yaşında . Sarışın mavi gözlü bir bebek."
"Onu görmek istiyorum."
"Yurt dışına gidecekmisin?"

Sustum.

Valizi yatağın üstüne dağıtıp Hülya'nın tek ördüğü patiği elime aldım.

Hızla merdivenlerden indim. Selda peşimden geliyordu. Saçım sakalım iyice uzamıştı. Kaslarım eskisinden daha güçlü olmuştu. Çünkü tek yaptığım şey kum torbasına yumruk atıyordum.

İki sene sonra hiç istememiştim bu kadar bir şeyi. Bebeğimizi görmeyi o kadar çok istedimki....

***

"Anne Ali nerede?"
"Oğlum."

İşte o an. Aysun abla ağlayarak Ömer'in yanına koşarak geldi.

Sarıldı. Ömer de sarıldı. Sıkıca sarıldı.

"Teyze."

Ali'nin tatlı sesi kulakları doldururken Ömer sarılmayı bıraktı. Arkasına döndü. Askılı pantolon içinde saçları kulaklarını örtecek kadar uzun sarışın kafasını yana yatırmış karşısındaki adama bakan Ali tam bir tatlılık abidesiydi şuan.

"Oğlum."

Ömer yavaşça Aliye doğru gitti. Kucağına aldı.

***

"Baba anne neyde?"
"Burda olum. Burda yatıyor anne."
"Annem buyda mı?"
"Evet."

Getirdiğimiz kasa çiçekleri Hülya'nın mezarının üstüne dikmiştim ellerimle. Ali de suladı.

O kadar çok Hülya yı andıracak noktası vardı ki...o kadar fazla benziyordu ki ona. Sanki Hülya ölmemiş yanımda yaşıyordu.

Hülya esaretinden kurtulmak için cesaretini seçmişti. Benim arabama binmişti ve kurtulmuştu. Hikayemizi başlatmıştı ve hastane odasına yatarak bitirmişti. Ama hikaye devam ediyordu benim için . Yanımda Ali vardı . Ben ona hem annelik hem babalık yapacaktım artık.

BİR AŞK HİKÂYESİ:KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin