10.Bölüm

44 8 0
                                    

Anlayamıyordum onun düşüncelerini.
Surat ifadeleri, duyguları çok karışıktı. Ne dediğini anlamıyordum bazen. Bir sinirleniyor,sinirliyken bir gülüyor... Çok değişik bir kızdı Hülya.
Ama bir o kadarda sevecendi. Mesela o askılı pantolonun içinde o kadar tatlı duruyordu ki...
Peki o tatlılık ne zaman gidecekti yanımdan? Ben daha Hülya'ya dokunamadan gidecekti belkide. Nasıl söyleyecektim ona hasta olduğunu?
Ben bu soruyu kafamda düşünürken Hülya denizin azgınca kayalara vuruşunu izliyordu.

" Biliyorum" dedi bana bakmadan. Ben ise şaşkınlıkla ona bakıyordum.

" Neyi?"

Biraz durdu. Gözünden yaş aktı. Kafasını aşağı eğdi ve sonra bana bakmak için kaldırdı. Sadece kafasını bana döndürüp ağzını araladı.

" Hasta olduğumu..."

Ne? Nasıl? Nereden öğrenmişti? Şaşkın gözlerim onun kahvelerine bakıyordu. Gözü iyicene buğulanmış ve gözyaşları aşağı iniyordu.

Hiç bir şey diyemedim. Nutkum tutuldu. Konuşmam gerekiyordu.

" Nereden biliyorsun?"

Cebinden bir kâğıt çıkardı ve katlarını açıp göz hizama getirdi.
Bu kâğıt doktorun bize verdiği hastalık belgelerinden biriydi. Odama mı girmişti?

Gözümün hizasında ki kağıtı elime alıp inceledim. Kan değerleri düşüktü. Onca yemek yemesine rağmen kan değerleri düşüktü. Aslında bakılırsa Hülya zayıf bir kızdı.

Gözüm o gün ki gibi o noktaya takıldı yine.
KALP YETMEZLİĞİ. Büyük harflerle yazılmış yer her şeyi bitiriyordu işte.
Gözlerimi kâğıttan kaldırıp ona baktım. Kafasını sağa yatırmış gözlerinden akan yaşlarla bana bakıyordu.

" Bana nasıl söylemezsin?"
"..."
" Ömer bir şey de susma. Susma lütfen,SUSMA!"
" Nasıl derdim sana! Bu hastalığın adını ağza alıp nasıl derdim sana Hülya!"
" Ben seni dinlerdim! Dinlerdim ve o zaman öğrendiğimde bu kadar çok içime kapanıp sana ve diğerlerine kızmazdım!"

Haklıydı. Ona söylememiştim. Çünkü kaç gündür nasıl diyeceğimi düşünüyordum. Bir anda yanıma yaklaştı ve kollarını belime sardı. Kafasını göğsüme koyup iç çeke çeke ağladı. Bende sarıldım ona. Hatta biraz eğildim kollarını boynuma çıkardım. Beline sarıldım. Kafamı omzuna gömdüm. Onun bu mis kokusunu içime çektim. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yine bir kararsızlık vardı içinde. Önce bağırıp sonra sarılıyordu. Ama hele şükür kaç günün ardından o naif sesini duyurmuştu bana.
Odadan hiç çıkmamış gelen yemekleri yememişti. Yanına gidip konuşamamıştım bir türlü. Uykusuz kalmıştım onun bu hallerine. Geceleri odasına girip onun saçlarını okşuyordum ama o bunu farketmiyordu bile. Onun kokusunu içime çekiyordum. O ölümcül hastalığa yakalanmıştı bende onunla birlikte ölüyor gibiydim. Ama onun bu mis kendine has kokusu. Beni yeni diriltiyordu.
Ben gerçekten Hülya'yı deliler gibi seviyordum. Bana annemi hatırlatıyordu ama en önemliside onun yanında o kadar huzurlu ve mutlu hissediyordum ki...
O bunların farkında değildi.

Aklından geçenleri bilmeyi çok isterdim. Ama bu mümkün bir şey değildi.

Ayrıldı benden. Gözlerimin içine bakıyordu. Burnumu çekip ona diktim gözlerimi.

" Kurtuluşu varmı bu hastalığın?"
" Evet var. Başkasının kalbini sana nakil edecekler. Senin kadar saf ve temiz olan bir kalbi. Ama istersen hiç beklemezsin. Seni yurtdışına götürürüz orada görürsün tedavini."

" Bana niye bu kadar çok yardım ediyorsun? Niye daha yeni tanıdığın bir kızı yurtdışına çıkarabilceğini söylüyorsun? NİYE!"
" Çünkü sana aşığım aptal! Aptalsın sen aptal! Farketmiyorsun beni! Her gece yanına gelip saçlarını okşadığımı bilmiyorsun! Herkese karşı güçlü dururken senin karşında o kadar aciz durduğumu görmüyorsun! Anladınmı?! Seni delilercesine seviyorum ve sen ister kabullen ister kabullenme o tedaviyi görmek için yurtdışına gideceksin! Eğer beni bırakıp gitmeyi düşünürsen unut bunu! Çünkü sen gitmek isteyeceksin ve ben seni bırakmayacağım!"

BİR AŞK HİKÂYESİ:KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin