Lucy'nin ağzından:
Hayatımda ilk kez birinin beni sevmesini istiyordum. Natsuyu seviyor muydum bilmiyorum ama onun beni sevmesini istiyordum.
Bunu bana Luce diye seslenince anlamıştım.
Bir kelime kalbimi feth etmesine yetmişti belki de.
Yatağa geçip oturdum. Tüm gün burada kalmak istiyordum. Kendi evimden bin kat rahattı.
Televizyonun kumandasına uzanıp televizyonu açtım. Talk showları izlermeye başladım...
...
Telefonumun çalmasıyla rahat uykumdan esneyerek kalktım. Ne zaman uyumuştum ki ben?
Telefonu alıp kulağıma götürdüm.
"Ah Luce naber?" diye sordu Natsu. Gözlerimi ovalayıp konuştum.
"İyi yeni uyandım. Bir şey mi oldu?" diye sordum.
"Şey, hayır. Sadece gece eve çok geç döneceğim haber vereyim dedim." dedi.
Tam nereye gideceğini soracakken vazgeçtim. Bunu soracak düzeyde biri değildim. Ne sevgilisi ne de arkadaşıydım.
En önemlisi beni terslemesinden korkup sormamıştım.
"Pekala." dedim telefonu kapatırken.
Acıktığımı fark edince mutfaga yürüdüm.
Noddlardan birini bir tencereye koyup pişirmeye başladım. Telefonum çalmaya başlayınca odama yöneldim.
Babam arıyordu. İç çekip yanıtladım.
"Lucy tatlım iyi misin?" diye sordu babam.
"Evet iyiyim. Annem nasıl?" diye sordum direk. Babam derin bir nefes alıp konuştu.
"İyi değil. İlaç kullanıyormuş... Polislerle meseleyi konuştum ama sen olmadan ifade bir işe yaramıyor." dedi.
"İfade verirsem ne olacak baba?" diye sordum. Yanıtını biliyordum ama yine de sormuştum.
"Büyük ihtimal akıl hastanesine yatacak." dedi.
Gözlerimi parmaklarıma indirdim.
Streslendiğimde her zaman yaptığım gibi parmaklarımı çıtlattım.
"Bunu yapamam baba... Annemi akıl hastanesine kapatamam." dedim. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Annem benim için her şeydi. Son zamanlarda bu derece değişmiş olsa da beni sevdiği günlerin hatrına böyle bir şey yapamazdım.(her anne mükemmel değildir öyle değil mi?)
"Anlamıyorsun Lucy, annen böyle yaparak kendine de zarar veriyor. İçtigi ilaçlar midesine zarar bile vermiş. Orası onun için en iyi yer." dedi. Parmaklarımı kaş ayrımıma koyup okşadım.
Bu olaylar kafamı fazla karıştırıyor ve başımın ağrımasına neden oluyordu.
"Tamam baba, düşüneceğim." dedim.
"Kendine iyi bak lucy." dedi kapatırken.
Başımı sallayıp telefonu kapattım.
Kendime iyi bakacaktım tabiki de...
Noddle yi tabağa koyup baharatını döktüm. (Şu iki gündür fena canım çekiyor ama almaya üşeniyorum..)
Tekrar salona geçip oturduğumda saate baktım. Henüz gece yarısı olmamıştı. Acaba natsu ne zaman gelecekti?
Kapının çalınmasıyla irkilip kaseyi kenara koydum.
Kapıyı açıp acmamakta tereddüt ettim sonuçta annem yerimi bulmuşta olabilirdi...
Yine de açmalı mıydım?
"Benim Erza!" diye bağırdı dışardaki ses. Kapıyı açmamamdan tereddüt ettiğimi anlamış olmalıydı.
Kapıyı yavaşça açınca elinde poşetle Erza içeriye girdi.
Çok mutlu görünüyordu ve salona geçene kadar zıplayıp durmuştu.
Yatağa otururken bende yere oturdum.
"Aa Natsu nerede?" diye sordu. Omuz silktim.
"Bilmiyorum geç geleceğini söyledi." diye söylendim.
Erza düşünür gibi yapıp başını salladı.
"Sting onu zorla bir yere götürmeye çalışıyordu. Bununla ilgili sanırım." dedi.
Sonra gülümseyip elindeki poşeti uzattı. İçinde kek vardı.
Kekleri alıp mutfağa gittim. Bulduğum tabaklara kekleri koyup erzaya ve kendi önüme koyup oturdum.
"Bugün ne oldu bilemezsin!" diye söze atıldı Erza. Sanırım buraya dedikodu yapmaya gelmişti... Benim için hava hoştu dedikodu severdim... (Yaza chan da sever djdjk)
Kekimi yerken Erza anlatmaya başladı.
"Benim çocukluk arkadaşım vardı adı Jellal. Bugün buluştuk çok romantikti!!" dedi ve hülyalara dalmış gibi tavana baktı.
Kırık tavana bakarak nasıl hülyalara dalabilirdi ki?
"Aşık mısın?" diye sordum. Erza gözlerini tavandan çekip bana baktı. Anında yanakları kızarınca cevabımı aldığımı anlamıştım.
Erzayı Jellale beraber görmem lazımdı yoksa ipinin ona mı bağlı olduğunu anlayamazdım.
"Peki ya sen? Natsuya aşık mısın?" diye sordu. Omuz silktim.
"Sanmıyorum ama Natsuda ilgimi çeken bir şey var." dedim. Tam erza konuşacakken kapı açıldı ve Natsu içeriye girdi.
Natsuyu görür görmez elimdeki tabak büyük bir gürültüyle yere düştü.
Erza ve Natsu şaşkınlıkla bana bakarken ben sok olmuş bir şekilde natsunun parmağına bakıyordum.
"Bir şey mi oldu luce?" diye sordu. Aniden gözlerim dolarken kendimi duvara yasladım.
"İpinin rengi değişmiş... Ne yaptın sen Natsu?" diye sordum.
Natsunun yüzü düşerken erza dan ses çıkmıyordu. Ben ise bunun beni neden bu kadar üzdüğünü anlayamıyordum...
Acaba natsu ne bok yedi? Evet tam olarak tahmin ettiğiniz şey...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat ipliği
ФанфикHer insanın ruh eşiyle yüzük parmağına bağlı siyah bir ip bulunur. Bu ip görünmezdir.Lucy siyah ip görme yeteneğine sahiptir. Bu ip kader ipidir. Peki ya kendine bağlı ipi asla göremezse?