Bir deli ile tanışıyorum!

1.1K 83 161
                                    

Neden dışarda oturmayı tercih etmiştim bilmiyordum. Bu serin havalarda buralar sessizleşirdi ve genel olarak herkes evlerine çekilirdi.

Önümde ki kahveye uzunca baktım. Sıcak bir şey yiyip içemiyordum. Ilık olmasıda bir şeyi değiştirmiyordu, sadece soğuk olmalıydı...

Kahvenin soğumasını beklemek can sıkıcıydı. Etrafa baktım, hep sevgili... Bir kaç tane yalnız insan bile kafede oturmuyordu.

Benim dışımda! Tamam yalnızlık hoşuma gidiyordu ama başkalarının mutluluklarını görmek sinirimi bozuyordu.

Kolumu kaldırıp saatime baktım. Henüz çok erkendi bir yarım saat daha vakit öldürebilirdim.

Kahvemi alıp içtim. Yeterince soğumuştu bile.

"Natsu san! Patron daha ne kadar aylaklık edeceğinizi soruyor?" diye bağırdı içeriden Sting. Gözlerimi devirdim.

"Bir saatlik iznim var lan! Şuan müşteri sayılırım." diye bağırdım içeriye doğru. Bir kaç saniye sonra Sting tekrar bağırdı.

"Patron diyorki; 'Gitsin iznini başka yerde harcasın! Yoksa çalışmaya devam etsin!" dedi...

Lanet okuyup kahvemi tamamen bitirdim. Fincanı da alıp içeriye geri döndüm.

"Bakıyorum da benden ayrı kalamıyorsun patron." dedim gülerek. Erza ters ters bakınca geriye sinip bir masaya yanlışlıkla çarptım.

Orada oturan müşterilere özür dileyip Erza ile göz teması kurmaktan kaçındım.

Okul masraflarını karşılamak için burada işe girmiştim. Yaz tatili veya okul zamanı yarı- tam zamanlı çalışıyordum.

Üniversitede okuduğum için bir gün yarı zamanlı bir gün tam çalışabiliyordum.

Bir yıldır burada çalışmama rağmen hiç izin almamıştım çünkü yapacak hiç bir şeyim yoktu ve burada çalışmayı çok seviyordum.

Bugün Erza üstüme gelmişti izin almam konusunda ve bende bir saatliğine izin almış ve çalıştığım kafenin önünde oturmuştum.

Aslında izin almamamın diğer bir nedeni yalnızlığımdı...

O küçük eve gidip yalnızlığımla yüzleşmek beni sinir ederdi. Evet, yalnızlığı severdim ama katlanamazdım.

Ailemin olmayışına katlanamazdım. Arkadaşlarım olmayışına katlanamazdım...

Burada vakit geçirmek, Erza ve Stingle çalışmak bana yalnızlık hissini unutturuyordu. Tam olarak arkadaşım sayılmazlardı ama en azından yanımdaydılar.

Bir müşteri içeriye girince oturana kadar bekledim. Köşeye geçip oturdu ve eline bir kitap alıp açtı.

Kitabın üstünde "Anarşizm." yazıyordu. Siyasi içerikli bir kitap olmalıydı. Böyle bir kızdan aşk romanı okumasını beklerdim. (Oh kendi kitabımın reklamını da yaparmışım sjskks)

Yanına gidip menüyü önüne koydum.
"Ne istersiniz?" diye sordum neşeli bir şekilde. Kız gözlerini kitaptan ayırmadan konuştu.

"Latte alırım." dedi gayet monoton bir sesle.

Bu tiplerden de nefret ederdim. Biz en neşeli halimizle davranmaya çalışsak bile onlar sanki ailelerini öldüren katilmişçesine soğuk davranırlardı.

En katlanamadığım ikinci müşteri sınıfıydı... Birinci sınıf ise kesinlikle çocuklardı.

Erzanın yanına gidip latte hazırlamasını söyledim.

"Yüzün düşmüş Natsu?" dedi sorarcasına Erza. Omuz silkip duvar kenarına oturan sarışın kızı gösterdim.

"Soğuk insanları sevmiyorum." dedim. İç geçirdi.

"Ne yaşadığını bilemezsin Natsu. Belki üzgündür ve sana yansıtmıştır. " dedi Erza, kızı savunurcasına.

Doğru ya hemcinsiydi tabi savunacak. Ah şu feministler... (Yanlış algılanmasın yazar da feminist ama erkeklerinde haklarını savunurum ben.)

Erza latteyi hazırlayınca elime alıp kıza götürdüm. Önüne koyarken tekrar gülümsedim.

"Afiyet olsun." dedim ama kız tek bir tepki bile göstermedi.

"Teşekkür etmelisiniz." diye uyardım sert bir sesle. Kız yine kitaptan gözlerini ayırmazken kaşları havaya kalktı.

"Öyle mi?" diye sordu alayla.

"Evet, ne yaşamış olduğunuz umrumda değil ama size gülümseyen birine bu kadar soğuk davranmanız fazla kaba. Göz teması kurmamanızdan bahsetmiyorum bile." dedim.

"Natsu!" diye bağırdı arkadan Erza. Onu umursamayıp kıza bakmaya devam ettim.

"Sana bakmak istemiyorum ve davranışlarımdan ben sorumluyum." dedi. Bu sefer gözlerini yumdu.

Ben daha da sinirlenmiştim ama kendimi kaybetmek istemiyordum.

"Moralinizi başka yerde düzeltin." dedim sertçe. Kız gülümsedi ve gözlerini açıp bana baktı.

Gülümseyen suratı aniden düşerken eş zamanlı olarak kitabı masaya devrildi.

Gözlerini dikmiş bana bakarken Erza yanımıza gelmişti. Erza eğilirken boynumdan tutup beni de eğdi.

"Davranışımız için özür dileriz efendim." dedi ve bana ters bir şekilde baktı erza. Gözlerimi devirip aynı sözleri geveledim.

Yüzümü kaldırdığımda kızın hala bana baktığını gördüm. Tek fark gözleri kızarmış ve ağlamaya başlamıştı. Erza telaşlanırken ben kıza bakmaya devam ediyordum.

"Sen..." dedi kız titrek bir sesle. Kaşlarımı kaldırdım.

"Nasıl olur? Bu imkansız." dedi sessizce.

"Anlayamadım?" dedim biraz bıkkınca.

Kız gözlerini silip elime yapıştı.

"Senin ipin! Kırmızı..." dedi.

"Ha?" diye bir ses çıkardık Erza ile aynı anda.

"Harika bir kırmızı... Buna inanamıyorum. " dedi. Gözleri ışıldıyordu.

"Ne demek istediğinizi anlamadım." derken Erzaya döndüm.

"Deli galiba?" dedim umutsuzca. Erza ise şaşkınca bakıyordu ama benimle hem fikir olduğunu biliyordum.

"Üzgünüm kendimi tanıtmadım ben Lucy Heartfilia. Üniversite öğrencisiyim. Verdiğim rahatsızlık için üzgünüm." dedi Erzaya bakarak. Erza başıyla onaylayıp konuştu.

"Asıl biz özür dileriz... "Dedi ama lucy sözünü kesti ve heyecanla Erzaya baktı.

"Hala bu kafeye gelebilirim değil mi?" diye sordu. Erza şaşırsada başıyla onayladı. Kız bana sevinçle bakıp elimi sıkıca tuttu.

"Senin için geleceğim!" dedi. Gözlerinde çıkan yıldızları gördüğüme emindim.

Harika bir sapık kazanmıştım!

Evet! Yeni bir kitap snsnsk yazmadan duramıyorum ya... Dediğim gibi taslaklarımda bir sürü konu var elimden geldiğince yazmaya çalışacağım. Umarım okumaya devam edersiniz! :).

Hayat ipliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin