Dersimin başlamasına yarım saat vardı ama Natsuyu görmek için kafede oturuyordum. Geldiğimi görmüştü ama personel odasına girmiş bir daha da çıkmamıştı.
Benden mi kaçıyordu? Ah tabiki benden kaçıyordu. Deli olduğuma emin çünkü...
Gücüme kanıtlamama bile izin vermemişti ki!
Kızıl saçlı kıza baktım. Sürekli personel odasına gidiyor bağırıp çağırıp geliyordu.
Natsuya söz saydığını fark edince gülümsedim ama Natsunun inadını fark edince yüzüm düştü.
Ben onun için kaç dersi ekip buraya gelmiştim o ise beni görmemek için kaçıyordu.
Durumu anlayınca ayağa kalktım. Natsunun patronuyla daha fazla başının belaya girmesini istemezdim.
Parayı masaya bırakıp çıkışa doğru ilerledim.
Hızlı gitmezsem kesinlikle yetişemezdim derse.
Üniversitenin içine girince saate baktım. Korktuğum olmamıştı yetişmiştim.
Derse girdim ve önümdeki deftere bir şeyler karalamaya başladım. Sırf yoklama sorunu var diye girdiğim bir dersti yoksa çalışkan bir öğrenci sayılmazdım.
Ders bitince yavaşça toplanıp kalktım. Natsu ile olanlardan sonra kafeye gitmem mantıksızdı... Annemin durumunu düşününce de eve gitmek içimden gelmiyordu.
Bu soğuk hava da yapabileceğim bir şey de yoktu.
Kapıdan çıkarken önümün kesilmesiyle durdum. Başımı yerden kaldırmadan beklemeye başladım.
"Sen şu lanetli kızsın değil mi?" dedi önümde ki mini eteğini gördüğüm kız.
Onu umursamadan ileri atıldığım sırada omuzdan tuttu."Hadi ama bizim için bir şey yapmanı isteyeceğiz." dedi. İç çekip kafamı kaldırdım. Kızın yüzüne bakınca sırıttım.
"Ne istiyorsun?" diye sordum.
Tırnaklarına bakarken yanında ki kızlar gülümsüyordu.
"Kaderimde ki kişiyi söylemeni istiyorum. Böylece hata yapmam." dedi. Mantıklı bir sebepti ama kızın parmağına bakınca daha da gülümsedim.
"Homofobik misin?" diye sordum. Kız şaşkınca bir 'ha!' sesi çıkartıp arkadaşlarına baktı. Biri hiç bir şey anlamasa da diğer kızın yüzü düşmüştü.
Kızın kulağına yaklaşıp sesli bir şekilde konuştum.
"Kızlara karşı gözünü açsan iyi olur. Birisi senden hoşlanıyor bile." dedim. Kız aniden sinirlenip elini kaldırdığı gibi bana vurdu.
"Seni sürtük! Bana ne hakla Lez dersin! Yoksa sen mi bana aşıksın? Kimseyle çıktığını da görmedim zaten." dedi gülerken.
Gülümseyip iki elimle yakasından tuttuğum gibi sırtını duvara çarptırdım.
"Bana bulaşmak istemezsin. Öyle değil mi?" diye sordum. Kız sadece gözlerimin içine bakıyordu ve bariz bir şekilde öfkeliydi ama bana bir şey yapamayacağını adım gibi biliyordum.
Yakasını bıraktığımda dahi sertçe bakmayı sürdürdü.
Umursamadan çıktım oradan. Neredeyse her zaman yaşadığım olaylardı.
İç çekip kendimi dışarıya attım. Öğle vakitlerine doğru hava biraz sıcaklaşıyordu.
Telefonumun titremesiyle cebimden çıkartıp kulağıma götürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat ipliği
Fiksi PenggemarHer insanın ruh eşiyle yüzük parmağına bağlı siyah bir ip bulunur. Bu ip görünmezdir.Lucy siyah ip görme yeteneğine sahiptir. Bu ip kader ipidir. Peki ya kendine bağlı ipi asla göremezse?