Yine de inandım sana

501 53 33
                                    

Derin bir iç çekip ağlamamı durdurmaya çalıştım. Natsu beni kontrol etmek için bile gelmemişti.

İçimin sızısını bastırmak adına elimi göğsüme koyup t shirtümü sıktım. Sanki fiziksel bir baskı, duygusal şeylere son verebilirdi de!

Oysaki iki cümle bile beni bu kadar mahvedebilirken başka bir cümlede düzelmeme olanak tanıyabilirdi.

Nasıl bir saçmalıktı bu? Burnumu çekip başımı geriye yasladım. Uzun bir süre tavanı izledikten sonra artık ağlamamın kesildiğini fark edip ayaklandım.

Lavaboya geçip elimi yüzümü yıkadım. Kızarmış gözlerimden ziyade elmacık kemiklerimin üzerinde her zaman ağladığımı söylemek için can atan kızarık bir iz olurdu.

Fondoteni alıp yüzüme sürdüm. Hafif bir göz makyajı da yapınca ağlamaktan çok hastalıklı bir zombiyi andırıyordum.

Ağlamaktansa, zombi gibi olmanın daha iyi olduğuna karar verip banyodan çıktım.

Natsu masayı toplamıştı ve yatağında uzanmış televizyonu izliyordu. Oysaki ben yemek yiyememiştim...

İç çekip çantama yöneldim.

"Nereye?" diye sordu. Gözlerimi ona odakladım. Ciddi mi bu çocuk ya? Az önce beni kovmamış mıydı?

"Gidiyorum. Sana daha fazla tahammül edemem, zaten senin için bir oyuncaktım." dedim sitemli bir şekilde. Buna karşılık cevap vermeyip gözlerini tekrar televizyona odakladı.

"Gecenin bu saatinde gidemezsin." dedi.

"Sanane!" diye bağırdım çantamı yere fırlatarak.

"Seni ilgilendirmez anladın mı!" dedim sinirle üzerine doğru eğilirken. Tüm duygularım birikmiş bir şekilde sinir patlaması yaşıyordum. Göğsüm hızla inip kalkarken Natsu kumandaya uzanıp televizyonu kapattı.

Yatakta dikelir pozisyona gelince yüzlerimiz karşılıklıydı.

"Ne kadar fark etmesende iyiliğin için yapıyorum." dedi.

"Ah öyle mi? Üzgünüm... " dedim mahçup bir şekilde. Sonra kaşlarımı çatıp ona baktım.

"Böyle mi dememi bekliyordun? Üzgünüm ama Natsu kimse benim iyiliğimi düşünmemişti ilk kez bunu yaşıyorum ve iyiliğimi düşünmek böyle oluyorsa, istemem kalsın." dedim. Çantamı yerden alıp kapıya yöneldim.

Hızlı gitmek yerine; Natsunun bana 'Gitme!' demesini umduğum için yavaş yürüyordum.

Ama en ufak bir hareketlenme dahi yapmadı.

Kapıyı açıp çıktım. Sertçe arkamdan çarptım. Merdivenlerden inerken yukarı çıkan birine çarpmamla daha ne olduğunu anlamadan ayağım boşluğa geldi.

Düşerken sırtım, ayağım hatta başıma vuran sancıları hissedip bir kaç kez bağırmıştım.

Sonunda durduğumda yere tam olarak serilmiştim. Bileğimde hissettiğim keskin acıyla irkildim. Lanet olsun kesin burkmuştum.

Elimi ovuşturup hafif dikeldim. Gözlerimi merdivenin üstüne diktiğimde siyah saçlı bir oğlanın şaşkınca bana baktığını gördüm.

Hemen arkasında ki kapı açılınca bir tane teyze çıkıp bağırdı.

"İyi misin kızım?"

Yüzümü ağrılar yüzünden ekşittsemde başımla onayladım. Hemen sonra Natsunun kapısı açıldı.

Natsunun gôzleri önce oğlana kayarken sonra bana baktı. Kaşları sinirle çatılmıştı.

Ben ayağa kalkarken siyah saçlı oğlan yanıma gelmişti bile.

Kolumu tutup kalkmama yardım etti.

"İyi misin?" diye sordu. Başımla onayladım ama yarına kalmaz her yerimde morarıklık olurdu.

Yerdeki çantamı toplarken gözüm merdivenlerin başında ki Natsuya kaydı.

Ellerini göğsünde kavuşturmuş sinirle beni izliyordu.

Sinirli olması gereken ben değil miydim? Buna ne oluyordu be?

Çantamı alıp yanımdaki oğlana döndüm. Gülümseyip konuştum.

"Teşekkürler." dedim. Başıyla onaylayıp elini bana uzattı.

"Ben Zeref." dedi içten bir şekilde. Uzattığı elini sıkıp gözlerine baktım. Siyah gözleri bir uyuşturucu bağımlısınınki gibi yerinde duramıyordu. Belkide hiperaktif biriydi.

"Bende Lucy." dedim. Ellimi geri çekerken daha sıkı tutup konuştu.

"Umarım tekrar gôrüşürüz." dedi.

Cevap vermeyip elimi çektim. Hızla merdivenleri inip kendimi dışarıya attım.

Gidebileceğim tek bir yer vardı. Annemin hala orada olup olmadığını bilmiyordum ama başka bir yere gidemezdim.

Kendi evimin önüne gelince derin bir nefes aldım. Anahtarı yerleştirip çevirirken yavaşça içeriye girdim.

Etrafa bakıp annemi görmememin rahatlığıyla kapıyı arkamdan kapattım.

O sırada çalan telefonla irkilip yerimde sıçradım.

Yabancı bir numaranın aradığını görünce merakla açtım.

"Lucy!" dedi telefonun diğer tarafında ki ses. Sesi tanımanın verdiği duygu, endişeden başka bir şey değildi.

"Lucy, tatlım beni buradan çıkart ne olur." dedi çatlak sesle.

"Anne..." diye mırıldandım.

"Lütfen lucy. Burada beni delirtiyorlar." dedi ağlamaklı bir sesle. Daha fazla duymaya katlanamayıp telefonu yüzüne kapattım.

Demek babam sonunda annemi akıl hastanesine kapattırabilmişti. Hemde ölmeden önce...

Gözlerimden tekrar dökülen yaşla lanet okumaya başladım. Neden her şey benim üstüme geliyordu ki!!!!

Tamam duygusal oldu bu bölum.. Neyse diger bolumu natsu anlaticak snsnsks kesinlikle bu hikayeyi kötu bitirmeyi planlamıyorum yani içimden kotu bitirmek gelmiyor. :) rahat olun yani (tabi planlar degisede bilir)

Hayat ipliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin