🙄Aniannem Nereye Yürüyor ?🙄

111 8 0
                                    

Pastırma sıcakları sürerken bir de aşıksınız o zaman yanmışsınız demektir. Ben tam da şuan bu hâldeydim.Eylül ayı arkadaşımız kırk dereceye yükselttiği sıcaklığın arkasından şiddetli yağmuru getirecek gibi gözüküyordu. Oysa benim tek getirmesini istediğim tatlı  Selaniklim'di. Ah o huzur veren deniz mavilerinde yüzmek istiyordum. Acaba biraz hızlı mı gidiyordum ? Yok sanmıyordum. Çok ileri mi gidiyordum ? Hayır canım ne alaka. Sonuçta otuzumda olgun bir kızdım. Tabi bir kaç beyin hücrem aşkla beraber kayıplara karışmış olabilirdi. Ama sonuçta bu kadarı normaldi. Aşkın en zararsız yan etkilerinden biriydi. En zararlısı ise de kıskançlık krizleriydi. Sevgilimin yanında dişi sinek görsem herhâlde yağlı pehlivanların yaptığı gibi yere sererdim. Neyse ki Selaniklim endoskopisinden röntgenine giden sadık bir adamdı. Zehra teyze "Ay Öz'üm düğünde gördüğüm yanındaki o yakışıklı oğlan kimdi ?"diye sorunca dünyaya iniş iznim onaylanmış oldu. Tam cevaplayacak iken Sevcan benden önce atlayıp "Adı Nico. Maya'nın müstakbel nişanlısı " diye sırıtarak cevaplayınca herkesin yüzünde bir sırıtık kedi belirdi. Sırıtıp "Aman Allahım sonunda seni de evlendiriyoruz desene Öz. Ama aferin kız sana durdun durdun turnayı gözünden vurdun. Nico çok yakışıklı. Gözleri böyle mavi mavi rüyalar gördürür, saçları aynı şampuan reklamlarındaki erkek mankenlerin gibi ve yüzü de acayip karizmatik. Ay genç kız olsam ben bile talip olurdum vallahi " dediğinde anneler kahkaha atsa da biz gençler şaşkınlıkla onlara  bakıyorduk. Kulağımın dibinde "Gel gel sarışınım gel. Gel sana aşığım...." diye şarkı mırıldanan Utku 'nun bacağına tekme geçirdiğim sırada "Yok artık daha neler anne ya ? Resmen burda olmadan Öz'ün erkek arkadaşına asılıyorsun " dedi şaşkınlıkla Sevcan. Bilmiş bir tavırla "Yürürüm de asılırım da ayol. Yunan Tanrısı gibi oğlan sonuçta. Sende elini çabuk tut Öz kızım kimse kapmadan çocuğu" diye uyardığında Zehra teyze "Aniannem niriyi yüroyor ?" diye sordu ekonomik boy Ahmet araya girip bir saattir oynadığı oyuncaklardan başını kaldırarak. Herkesin gözleri büyüyüp ne cevap vereceğini düşünürken  "Anneannen seni alıp parka yürüyecekmiş çikolatam "diye aklıma ilk gelen parlak fikri sunarak cevapladım. Minik dişleriyle kocaman  gülümseyip"Yaşaşın parta gidiyuruz " dedi ellerini çırptı. Derin bir nefes aldığımızda "Çocuğun âhlakını bozacaktınız az kalsın "dedim kaşlarımı çatıp Sevcan 'a doğru eğilerek "Anneme söyle onu Maya. Baksana babamla otuz küsür senelik evli Nico 'ya asılıyor "dedi kulağıma eğilerek söylediğinde ikimiz de daha fazla kendimizi tutamadan gülmeye başladık. Zehra teyze ilginç bir insandı. Yakışıklı erkeklere aynı genç kızlar gibi iç geçirip, bayılıyordu. Zaten her zaman içinde hiç büyümeyen bir genç kız vardı. Büyük ihtimalle bu böyle ölene kadar sürecekti. Halit amca da alışmıştı. Aslında zararı da yoktu. Zehra teyze kendi çapında eğleniyordu. Meraklı gözlerle "Ni zıman gidiyuruz parta ?"diye sorunca Özgüncüğüm anneannesine "Gideceğiz yakışıklım gideceğiz. Dur anneannen biraz daha muhabbet etsin'' deyip bana dönünce "Eee Öz nerde tanıştınız bakalım Nico ile ?"diyerek sorduğunda "Tatilde Selanik'e gittiğimde "diye cevapladığımda gözleri parıldayıp "Ayyy yaz aşkı. Ne romantik " dedi hayallere dalıp giden  ses tonuyla.Tek kaşını kaldırıp  "Zehra kızım aşkın mevsimi mi olur ? " diye araya girince anneannem "Olmaz tabi Nermin annem. Ama aşkların başlama mevsimi var.Öz'ün ki de yaz oldu " deyip toparlamaya çalıştığında, bizde  kıkırdıyarak "Aşkın mevsimi olmaz ki..."diye Ferhat Göçer 'in şarkısını  mırıldanmaya başlayınca annelerimiz de gülüyordu. Özgüncük ise sanki gözlerini kocaman açınca anlayacakmış gibi her saniye gözlerini daha çok açıyordu. Onu ,o tatlı halleriyle ısırıp,yiyip, bitirmek istiyordum. Çikolatamın kalbimdeki yeri bambaşkaydı. Dünyaya geldiği gün onu ilk gören bendim. Çünkü Ahmet doğumhaneye Sevcan ile birlikte girmişti ve heyecandan dayanamayıp bayılmıştı. Onu çıkarttıkları gibi hemen ben içeri girmiştim. Sevcan'ıma yardımcı olabildiğim kadar yardımcı olmuş ve doğduğu gibi de minik Özgün 'ü benim kucağıma vermişlerdi. Dünyanın en güzel duygusu ve kokusunu orada onunla tatmıştım. Selaniklim ile bu güzel duyguları ne zaman tadıp , yaşayacaktık bilmiyordum. Ama sabırsızlanıyordum. Utku 'nun telefonu çalınca "Aaa eniştem arıyor ! Herhâlde sana ulaşamadı prenses " deyip telefonu cevaplarken telefonumu yüzüne doğru sallayıp "Aramamış ki ulaşsın!" dedim tek kaşımı kaldırıp "Efendim enişte "diye konuşmaya başlayınca merakla yüzüne bakıp neler olduğunu beklemeye başladım. Gülümseyip "İyiyim enişte seni sormalı?"diye sorunca kollarımı önümde bağladım bakmaya devam ettim. Sırıtıp  "Prenses yanımda eğer istersen vereyim"dediğinde "Tamam enişte " deyip bana bakınca "Eniştem seni benden sonra arayacakmış prenses. Bana bir müşteri bulmuş da bilgilerini verecek. Ben bir kağıt kalem alayım " dedi ayağa kalkıp odadan çıktığında ben, Sevcan ve Melis Ahmet 'e baktık. Ahmet de ben bir şey bilmiyorum dercesine omuz silkti. Merakla Utku 'yu beklemeye başladık. Onu gizlice dinlemeye çalışsam da kesin anlardı. Ve ne çeviriyorlarsa anlayamazdım. Bunu kendi yollarımla halledecektim. Annemler kendi aralarında başka bir konuda konuşurken Utku içeri girdiği gibi sorgu vaziyetimi alıp "Anlat bakalım bay gizli işler çevirici başkan yardımcısı "diye kollarım önümde bağlanmış tek kaşım yerini almış gözlerim seni oyarım tehditleri savuruyordu. Gözlerini devirip "Ben gizli işler çevirmiyorum prenses. Tek yaptığım iş iç mimarlık "deyip yanıma oturunca "Sen onu külahıma anlat Utku efendi. Ne konuştunuz gizli gizli Nico ile?"diyerek gözlerimi ona dikip "Eniştemin bir arkadaşı varmış hastanede onun ablası burdan ev almış onun için iç mimar arıyorlarmış "dedi sakin bir şekilde kanepeye yayılarak. Yalan söyleyip söylemediğine anlamak için iyice baştan aşağı süzdüm. Galiba doğru söylüyordu. Ama emin de değildim. Tam o sırada benim telefonum çalmaya başladığında ekranda 'Selaklim' yazdığını görünce "Efendim Selaniklim "diye cevaplayıp ayağa kalktım ve odadan çıktım. Sanki kokumu içine çekiyor gibi bir ses duyduktan sonra "Nasılsın bal gözlüm ?"diye sorunca "İyiydim fakat şuan değilim "dedim boştaki elimi belime koyup sanki beni görecekmiş gibi "Neyin var ? Neden iyi değilsin Öz'üm ? Bir şey mi oldu?" diyerek telaşla soruları ardı ardına sıraladığında "Oldu tabi. Benden önce Utku 'yu aradın sonra gizli gizli konuştunuz. Neler çeviriyorsunuz açıklama bekliyorum Nico bey " diye çemkirince,Selaniklim derin bir nefes alıp "Bende bir şey oldu sandım bal gözlüm. Gizli birşey çevirdiğimiz filan yok Öz'üm.Hastaneden Endre 'nin ablası Edirne'den ev almış. İyi bir iç mimar arıyormuş. Tabi benim de hemen aklıma Utku geldi. Bilgileri alıp Utku 'ya verdim. Hepsi bu kadar." diye açıklama yapınca içim rahatladı.  "Yani sadece bu kadar konuştunuz?" diyerek sorumu tazeleyince "Evet bal gözlüm. Başka ne olabilir ki?"dedi sakince soruyu bana yönelttiğinde, omuz silkip "Ne bileyim ben sevgilim. Önce onu arayınca bozuldum. Kafamda binbir kuş sürüsü göç ediyor resmen sen burda yokken " dediğimde dudaklarım büzülünce "Yoksa Utku'yu aramamı kıskandın mı bal Öz'üm benim ? "diye sordu sırıtışlı bir ses tonuyla "Kıskandım tabi. Bundan sonra önce beni arayacaksın. Önceliğin benim Selaniklim. Bu bir emirdir" diyerek emir verdiğimde "Senin emrin benim için bir dilektir bal Öz'üm. Bundan sonra ilk önce seni arayacağım söz veriyorum " dediğinde neşe dolu sesiyle "Güzel. Peki sen nasılsın ? Nasıl geçiyor günün sevgilim ?" diye merak edip sorduğumda "İyiyim Öz'üm. Sabah çok yoğundu ama şimdi daha sakin hastane. Senin nasıl geçiyor günün bal gözlüm ?"diye aynı soruyu sorunca"Ahmet ,Sevcan,Melis, Utku ve annelerimizle oturup ,sohbet ediyoruz. Bu arada Sevcan'ın annesi Zehra teyze seni görmüş çok beğenmiş sevgilim. Allah'tan yaşı geçkin yoksa aramızda büyük bir rekabet olacaktı "dediğimde gülerek , o da nefesimi kesen o şen kahkahasını atarak bana katıldı. Selaniklim ile biraz daha telefonda konuştuktan sonra telefonu kapatıp o görevinin başına bende oturma odasındaki ailemin yanına döndüm. Sevgilim Cuma günü için izin alıp beni Selanik'e götürecekti. Hem çok seviniyordum hem de çok heyecanlıydım. İkinci defa Selanik'e gidecektim fakat bu sefer aşık olduğum adam bana eşlik edecek ve ailesiyle evinde kalacaktım. Daha da kalbimi sıkıştıran olay ise ailesiyle tanışacaktım. Beni sevecekler miydi ? Ya yanlışlıkla bir hata yaparsam ne olacaktı ? Onların gözünde kötü bir izlenim bırakmak istemiyordum. İlk defa böyle durumla karşı karşıyaydım. İlk erkek arkadaşım ilk aile tanışması. Offf kafayı yemek üzereydim. Bir an önce Cuma günü olması için saniyeleri sayıyordum. Selaniklim ile çıktığımdan beri sayıyordum o ayrı mesele. Büyük bir sınav beni bekliyordu. Kimseyi utandırmadan yüksek bir puanla geçersem en büyük başarım olacaktı. Sanırım anneannemin okunmuş pirinçlerine ihtiyacım olabilirdi. Bir çuval yutsam işe yarar mıydı acaba ?

SINIRDA SINIRSIZ AŞK (KALBİMİN SAHİBİ SERİSİ #1) (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin